Kürtçe cem bu anlamda temsili bir değer ifade etmektedir. Amed’de Alevi dedelerinin curalarındaki ses, binlerce yıllık hasretin kendisini hakikatte bulması olacaktır
GÜLŞEN İŞERİ
2 Haziran’da başlayan Diyarbakır Kültür Sanat Festivali yarın Alevilerin sorununu tartışacak. Dört gün boyunca Diyarbakır halkını sanat aktiveteleriyle buluşturan festival, pek çok konuyu ele alıp tartıştı. Programda sinema, tiyatro, sergi, atölye, divan, dinleti, konser gibi etkinliklere katılma şansı bulan Diyarbakırlılar, festivalin son günlerinde farklı tartışmaları da izleme şansı buluyor. Yarın gerçekleşecek eşzamanlı oturumlardan biri ‘Alevilik ve Alevi Sorununa Alternatif Çözümler’ başlığını taşıyor. Kürtçe cemin yapaılacağı söyleşi de Moderatör, araştırmacı Bese Aslan.
Katılımcılar ise gazeteci Şükrü Yıldız, araştırmacı yazar Ali Köylüce, Pir Ali Aybek… Cegerxwîn Gençlik Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşecek olan panel, Saat : 13.00 – 17.00 arasında gerçekleşecek. Katılımcılarla panel öncesi bir araya geldik. Yeni bir oluşum içinde olan Alevilerin sorununa ve bu sorunların çözümüne değindik…
»İlk olarak Diyarbakır’da bir festivalde Alevilerle ilgili panel yapılıyor. Nasıl yorumluyorsunuz?
Bese Aslan: Bu toprakların en temel inanç ve kültürlerden olan Aleviliğin bölgenin en önemli kenti olan Diyarbakır’da tartışılmasından daha doğal ne olabilir! Diyarbakır, Türkiye siyasetinde alternatif düşüncelerin üretildiği bir merkez. Resmi ideoloji ve söylemlere karşı muhalefetin, muhalif direnişin örgütlendiği, bilimsel bakış açısının yaratılmasında önemli bir işleve sahip. Diyarbakır kültür-sanat festivali de kanaatimizce bu topraktaki tüm renklerin kendilerini özgürce ifade etmelerinin bir vesilesi. Maraş’tan Sivas’a, Adıyaman’dan Malatya’ya, Erzincan’dan Dersim’e, bu peygamberler, erenler, ermişler, pirler yatağı coğrafyanın dört bir yanından sazıyla, sözüyle, mızrabıyla, deyişiyle, nefesiyle 6 ocaktan 12 dede/pir Amed’e gelecekler…
»“Alevilik ve Alevi Sorununa Alternatif Çözümler” başlığını taşıyor oturum… Asıl sorun neler ve sizlerin alternatif gördüğünüz çözümler neler?
Ali Köylüce: Temel sorun, tüm Alevilerin ve Alevi kurumlarının hem fikir olduğu gibi Alevi kimliğinin anayasal güvence altına alınması, tanınmasıdır. Bu sağlanmadan yapılacak her şeyin, birilerinin değirmenine su taşımak olduğunu biliyoruz. Onun için temel çalışmamız anayasal güvenceye kavuşmak olacaktır.
Yine; TC kendi tarihiyle yüzleşmelidir. Bunun için şu ana kadar gizli tutulan arşivler açılmalı, Alevi-Kürt jenosit mağdurlarına karşı sorumluluklarını yerine getirmelidir. Koçgiri, Dersim başta olmak üzere, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi katliamın sorumluları ortaya çıkarılmalı ve bu sorumlu mantık hukuken ve halkın vicdanında mahkum edilmeli.
Bilmek tekrarı önler… Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalı, Alevi köylerine cami yapımı uygulamasına ve asimilasyon politikasına son verilmelidir.
1993’te Sivas’ta katledilen 33 aydın ve sanatçının yakıldığı Madımak oteli, orada katledilen 35 insanın anısına müze yapılmalıdır.
»Bugüne kadar tartışıldı… Alevilik islam içi mi, İslam dışımı vs… Bu tartışmalar Aleviliğe ne kattı?
Şükrü Yıldız: Aleviler üzerinden siyaset üretmek isteyen kesimlerin yürüttükleri bir tartışmadır. Aleviliğin temel değerlerine bakıldığında görülecektir ki, Alevilik kendine özgü kültürü, felsefesi ve ritüelleri olan ve adını da Alevilik olarak belirttiğimiz bir inançtır. İslam içi ya da İslam dışı olduğuna dair tartışmalar yapaydır. Bu tartışma, Aleviliğin kendi temelleri üzerinde gelişmesini engellemek isteyenlerin yarattığı ve asimile ve dejenere edilmesi faaliyetidir. Alevilik yok olmuş ya da bilinmeyen bir inanç sistemi değildir ki yeni tanımlamalara ihtiyaç duysun.
»Alevilerle ilgili yeni bir oluşumdan söz ediliyor. Bu yeni oluşum neleri kapsayacak? Nasıl bir oluşum olacak? Bu oluşumdan kastınız ne? Kimler destekleyecek?
Ali Köylüce: Görünen odur ki Türkiye siyasetinde pazarlıklar üzerinden yürütülen Alevilik, Alevilik değildir. Aleviliğin pazarlık konusu yapılması, Aleviliğin kendisi ile buluşmasının önündeki en büyük engeldir. Alevilik, şikâyet ettiğimiz sürekli eleştirdiğimiz, reddettiğimiz sistemin bir parçası haline getirilmeye çalışılmaktadır. En büyük Alevi örgütlenmesi Alevi Ocaklarıdır Alevlerin yaşadığı yerlerdir ve Diyarbakır’da bunların temsilini yapmaya çalışıyoruz.
»Alevilerin kendi içindeki parçalanmışlığını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu oluşum birleştirici bir unsur olabilecek mi?
Şükrü Yıldız: Alevilerin arasında bir parçalanmışlık yok. Sadece bu konuda faaliyet yürüttüğünü söyleyen dernekler ve çeşitli kuruluşlar arasında farklı bakış açıları var. Bu da çok doğal zira tüm inanç sistemlerinde tek ve homojen bir yapıya rastlamak imkânsızdır. Alevilik inancının doğasından kaynaklanan özgünlükler zaten yaşamakta. Her ne kadar farklı bakış açıları olsa da Alevi örgütlenmelerinin artması pozitif bir durumdur.
»Açılımlar ülkesinde yaşadığımız şu süreçlerde hâlâ bazı konuları tartışıyor olmak mutlaka önemli ama açılımların kırdığı bir takım noktaları da gözardı etmemek lazım…. Sizler nasıl değerlendiriyorsunuz bu açılımları?
Şükrü Yıldız: ‘Kürt Açılımı’ meselesinde görüldüğü gibi, gerginliğin artması ve çatışmaların başlaması boyutuna gelmiştir. ‘Alevi açılımı’, Alevilerin taleplerinin bastırılması ve dejenere edilmesi amacıyla kullanıldığını herkes gördü. Açılım demek, yıllardır verilen mücadelelerle kazanılmış değerlerin üstünün kapatılması manasına geldi. Siyasetin ne kadar kirlendiğini, toplumsal sorunların manevra amaçlı nasıl kullanıldığını da gözler önüne serdi.
»Diyarbakır’da Alevilik sorununu ele almak ve Kürtçe cem yapmak… Bu bir yanıyla değişen dünyanın izleri mi?
Pir Ali Bali: Bu Kürt – Alevi mücadelesinin kazanımıdır. Aleviliğin bölgede gerçek değerleriyle temsilinin bir vesilesidir. Bu kadim topraklar insanlık tarihinin en güzel miraslarındandır. Ki Ermeni, Süryani, Ezidi, Kürt ve Alevi’yi barındırmış ve bu güzelliklerle çoğalmış olan bu kente yakışan yok edilmeye çalışılan değerlerin gün yüzüne çıkarılarak hep birlikte çoğaltılmasıdır. Kürtçe cem bu anlamda temsili bir değer ifade etmektedir. Amed’de Alevi dedelerinin curalarındaki ses, binlerce yıllık hasretin kendisini hakikatte bulması olacaktır.
4 Haziran 2010