Dikkat edilirse Koçgiri’de Kürt-Kızılbaş Alevilere yaşatılan bu vahşet, yeni doğacak cumhuriyet adına yapılmıştı.
Sonrasında örneğin Dersim’de 30’lu yılların başından, 37-38’e kadar olan süreç içinde ise ‘genç cumhuriyet’ adına 100 bin Dersimlilin katledildiği ‘Dersim’de Soykırım’ yaşatılmış idi.Dersim’i, Dersimliyi ve Dersim’e ait olan ne var ise, başta Mustafa Kemal ve İsmet İnönü olmak üzere ‘Çiban başı’ sayıldı ve bunun üzerine CHP yönetimindeki cumhuriyet Dersim’de kan akıttı, talan ve işgal etti.
Dersim Soykırımı dahil bu güne değin yapıla gelen bütün Alevi katliamlarımda bariz bir şekilde direkt yada en direk rolü olan CHP’nin sessizliği, kafasını kuma gömme taktiği ve hala ‘şeriat gelecek’ propagandası ile korku siyaseti yapıp Alevilerini aldatmak istemesi çok vahim bir durumdur..
Alevilerin her türlü hak talepleri karşısında her zaman adeta bir sibop görevi olan CHP’in en üst boyutta Alevileri götürdüğü ve bundan böylede götüreceği yer Anıtkabir olagelmiştir.
Yada CHP’nin, bazı Alevileri ve kurumlarını ön plana çıkartarak organize ettiği görülen bazı miting ve etkinliklerde Seyit Rıza’nın posterlerine, İbrahim Kaypakkaya vb devrimcilerin posterlerine tahammül edememek Aleviliğe yakışmaz ve zaten bu olsa olsa CHP zihniyeti Alevicilik olur..
Örneğin içinden geçtiğimiz şu günlerde Dersim Soykırımı ve Pir Seyid Rıza’nın idamının yıldönümüdür. Yüz bin Dersimlinin soykırımdan geçirildiği kanlı, acılı bir vahşetin yıldönümüdür.
İşte, kalıntıları ve devamı günümüze değin süregelen Dersim Soykırımı karşısında CHP acaba bir özür dilemiş midir?
Kaldı ki CHP’nin yada devletin salt ‘özür dileriz’ demesi ne sorunu çözer ve nede bu yeterli olamaz.. Bunun hesabı mutlaka sorulmalıdır..
Yine CHP, Dersimde katledilen Kürt-Kızılbaş Alevilerden özür dilemiş ve ‘Soykırımdaki Rolü’nden ötürü özünü dara çekerek gereklerini yerine getirmiş midir?
DP, AP, MSP, MHP ve MC hükümetleri ve son on yılın Muaviye hükümeti, kendine Müslüman, Türk-İslam sentezli ve ırkçı AKP-Gülen hükümeti’nin Kürt halkına ve Alevilere nasıl bir düşmanlık yaptığını pratik uygulamaları ile gördük, yaşadık ve görmekteyiz..
Ancak ulusalcı, tekçi ve her türden değişime ve dönüşüme direnen CHP’nin bu partilerden ve onların program-tüzüklerinden ne farkı var?
70’li yıllarda ‘Halkçı Ecevit, Halkçı CHP’ sloganlarına şiddetle karşı çıkan CHP’nin günümüzde ise ülkenin en can alıcı ve ‘Demokratik Çözümü’ kaçınılmaz olan Kürt sorunu konusunda somut bir adım atmışmıdır?
CHP’nin, adeta kendisinin kurduğu bu devletinin, ezerek, yok ederek, asimile edip sürgünlere göndererek çözümsüz bıraktığı Kürt sorununun çözümünde açık, somut, cesaretli ve projelendirilmiş bir programı, bir yol haritası varmıdır?
Yine CHP’nin, Alevilerin yükselen haklı ve meşru talepleri karşısında parti olarak bir açılımı, bir projesi ve bir pratik uygulaması varmıdır?
Bütün bunlara ‘yoktur’ demekten başka seçeneğimiz de yoktur..
Hal böyle iken burada Alevilerin’de dostunu ve düşmanını iyi tanımlaması ve pozisyonunu da buna göre belirlemesi gerekmektedir..
Örneğin Kürt halkının haklı talepleri için açlık grevlerine yatarak bedenlerini bir kez daha ölüme yatıran tutsakların ölüm oruçlarının en kritik aşamasında da olsa Alevilerden ve Alevi kurumların gelen destek açıklamaları çok olumludur..
Yine bazı yerlerde Alevi gençlerinin tutsaklarla dayanışma için dönüşümlü açlık grevlerine katılmaları anlamlıdır..
Tıpkı Dersimlilerin, Dersim Soykırımı sanığı CHP’nin yanında yer almamaları gerçeği gibi Alevinin yeride Soykırımcıların ve Katliamcıların yanı değildir, olmamalıdır.
Alevi, tamda bu şer cephesinin karşısında Mazlumun yanında yer alarak hesap sormalı ve hakkını almalıdır.
Kısaca Aleviler, yaşadıkları coğrafyanın toplumsal-sosyal ve siyasal her türlü sorunun çözümünden kendilerini somutlamadan ve kendi hak taleplerini bu kesimlerle buluşturduğu, ortaklaştırdığı ölçüde sonuç alabileceklerdir..
Gerçek ve düşkün olmayan Alevi duruşu budur ve bunu gerektirir..