Meclis’in muhalif kanadındaki tüm partiler; CHP, MHP ve BDP Alevilerin taleplerinin yerine getirilmesi konusunda hemfikir. Ancak meselenin temelinde çözüme yönelik algılarında ve Aleviliğe nasıl baktıklarında farklılıklar var. Ortaklaştıkları konu ise net; laikliğin yeniden tanımlanması
CHP’den Doç. Dr. Aykan Erdemir, BDP’den Sebahat Tuncel ve MHP’den Edip Semih Yalçın hem açılımı hem de Alevi meselesinin bugünkü durumunu değerlendirdiler. Değerlendirmelerin yönü laikliğin yeniden tanımlanması gerektiğini gösteriyor. Bu da, yeni anayasa sürecine olan ihtiyacı ve yurttaşlığın ne olduğunu yeniden tanımlamamız gerektiğini hatırlatıyor.
‘Hep tekrarlanıyor’
CHP Milletvekili Doç. Dr. Aykan Erdemir, 16 yıldır akademik çalışmalarında Alevilik meselesinde yoğunlaşmış bir isim. Erdemir’e göre Ak Parti tarafından başlatılan Alevi Açılımı Türkiye’de bir ilk değil, sürekli tekrarlanan sürecin parçası. Bu tekrarın önemli nedeni eşit yurttaşlık meselesinin halen çözülememiş olması:
“Alevi Açılımı’nın pazarlaması iyiydi. Bu girişimin bir ilk olduğu algısı ve yanılgısı yaratıldı. Oysa ki Alevi realitesi ülkemizde birçok kereler tanınmıştır. İsmet İnönü 1963 yılında Diyanet bünyesinde Mezhepler Dairesi kurulmasına ilişkin girişimde bulunmuştur. Süleyman Demirel Alevi realitesini cumhurbaşkanı olarak tanımıştır. Bülent Ecevit ise başbakan olarak tanıma ve destek noktasında önemli atılımlar yapmıştır. Demek ki Alevi Açılımı iddia edildiği gibi bir ilk değil. Ne yazık ki sürekli patinaj yapıyoruz. Neden mi? Çünkü eşit yurttaşlığa, temel hak ve özgürlüklere ilişkin temel esasları bir türlü oturtamadık. Hep gündelik ve geçici çözümlerle günü kurtarmak zorunda kaldık. Tıpkı Alevi Açılımı’nda olduğu gibi.”
CHP’li Doç.Dr. Aykan Erdemir, eşit yurttaşlık meselesinin hâlâ çözülemediğini söyledi.
‘Davet’ eleştirisi
Alevi Çalıştaylarına katılanların listesi taraflarca tartışılan konulardan biri. Genelde bu konuya eleştiri olsa da, tam olarak kimin çağırılmadığıyla ilgili net bir isim verilmiyor. Çalıştayların koordinatörü Subaşı ise listeyi hatırlatarak çeşitli kesimlerden farklı birçok kişi ve kurumu çağırdıklarını sürekli hatırlatıyor. Liste de küçümsenecek bir liste değil. Erdemir ve Tuncel ise konuya özellikle çağrılan bir ismi vurgulayarak eleştiri getiriyorlar. O isim Maraş katliamı sanığı Ökkeş Şendiller. Her ikisi de katılımcılar açısından Şendiller’in çağrılmasının rencide edici bir durum olduğunu ifade ediyorlar:
“Açılım sürecinde Alevileri rencide edecek isimler davet edildi; kırıcı söylemler kullanıldı. Maraş katliamının bir numaralı sanığı Ökkeş Şendiller’in davet edilmesi büyük tepki çekti. Mümtaz’er Türköne’nin benim de katıldığım oturumda kullandığı “Aleviler darbecidir” ifadesi çok talihsiz bir açıklamaydı. Bu yalnızca gayri bilimsel bir genelleme ve peşin hüküm değil; Türkiye’nin bugünkü ortamında hedef gösteren bir nefret söylemidir. Etiketleyen, yaftalayan, ötekileştiren bir saldırıdır. Bence Türkiye’de Mehmet Bekaroğlu gibi hak temelli diyaloğu güçlendirecek ve Alevi çalıştaylarına olumlu katkı yapabilecek Sünniler de var.”
BDP Milletvekili Sebahat Tuncel de çalıştaya parti olarak katılıp katılmadıklarını sorduğumda, Erdemir gibi Şendiller ismini referans vererek, Maraş katliamı baş sanığının olduğu yere katılmalarının mümkün olmadığını söylüyor:
“O dönem Şerafettin Halis arkadaşımız basın toplantısı yaptı. Katliamdan sorumlu bir kişinin, Ökkeş Şendiller’in, davet edildiği bir ortama katılması zaten mümkün değildi, bizim de öyle.
Katliamlardan sorumlu olan bir kişiyle, katliamlara uğrayanları yan yana getirerek hadi barışın demek doğru değil. Konuşunca her şey bitiyormuş gibi bir algı yaratılıyor. AKP toplumsal muhalefeti bastırmak için açılım sürecini gerçekleştirdi. Ayrıca, Aleviliği de devlete yeniden entegre etmek istiyorlardı.”
Ayrımcılık sistematik
Sadece milletvekili olarak değil, Alevilik üzerine çalışan bir akademisyen olarak da Erdemir, Alevi meselesinde gelinen noktayı çok tatminkâr bulmuyor ve bunun temel nedeninin Türkiye’deki sistematik ayrımcılık olduğuna dikkat çekiyor:
“Türkiye genelinde açılımdan bugüne temel hak ve özgürlükler noktasında, özellikle de inanç özgürlükleri açısından, çok daha kötü bir yere gidiyoruz. Aleviler özelinde, Alevilerin hak ve özgürlükleri açısından da daha kötü bir yere gidiyoruz. Ayrımcılık, nefret söylemi ve nefret suçları karnemiz her geçen gün kötüleşiyor. Türkiye’de süregelen sistematik ayrımcı uygulamalar Aleviler özelinde daha da derinleşiyor. Beraberinde Alevilerin mağduriyetleri de derinleşmektedir. Açılım süreci mağduriyetleri gidermek bir yana, artırmıştır. Açılımın faydasından geçtim, zararı olmuştur.”
AKP net değil
Alevi meselesine, Alevilerin problemlerinin çözümüne kararlı bir şekilde devam etmemesi AK Parti’nin aldığı en büyük eleştirilerden biri. Erdemir de AK Parti’yi aynı yönden eleştiriyor:
“Açılımın sahibi olan siyasi irade muğlak, ikircikli ve iyi niyetten yoksun olduğu için olumlu bir sonuç çıkmadı. AKP bu sürece ilişkin net değildi. Tam olarak ne istediğini, nereye gitmek istediğini bilmiyordu. Pusulası eşitlik, hak ve özgürlükler değildi.”
MHP desteğe hazır
MHP milletvekili Edip Semih Yalçın Alevilerin yaşadıkları sorunları çözmek için katkıda bulunmaya hazır olduklarını ancak, AK Parti’nin başlattığı sürecin tamamlanamadığına değiniyor:
“MHP, Alevilerin sorunlarına çözüm bulunması amacıyla “karşılıklı anlama ve anlaşılma süreci” başlatılmasına samimiyetle katkıda bulunmaya hazır olduğunu bizzat Genel Başkanımız SayınDevlet Bahçeli’nin ağzından çeşitli vesilelerle açıklamıştır.
Alevi toplumu temsilcilerinin iştirakiyle başlatılan “çalıştay” sürecini bu bakımdan olumlu ve cesaret verici bir başlangıç olarak gördük. Bu sürecin sorumluluk duygusu içinde, iyi niyetle ve samimiyetle yürütülmesi ve herkesin yapıcı katkıda bulunmak için gerekli hassasiyet, özen ve kararlılığı göstermesi en samimi beklentimiz olmuştur. Ancak süreç iktidarın müraice Alevi açılımı yüzünden akim kalmıştır.”
Konuşuyoruz çözmüyoruz
BDP Milletvekili Sebahat Tuncel’e göre mesele sadece Alevi açılımı süreciyle ilgili değil. Kürt Açılımı sürecine referans veren Tuncel, AK Parti hükümetinin yaklaşımını konulara “miş gibi yaparak” yaklaşmak olarak yorumluyor ve bunun da kalıcı çözüm üretmediğine değiniyor:
“AKP’nin şöyle bir söylemi var. Artık konuşuyoruz. Yani konuşunca bu iş çözülüyormuş gibi. Konuşmak neye yarıyor? Konuşmak insanların öfkelerini dindiriyor. “Bak devlet önceden yok sayıyordu bizi, görmezden geliyordu; şimdi görüyor, konuşuyoruz.” Konuşuyor ama çözmüyor. Açılım süreçleri bence genel olarak böyle bir şeydi.”
MHP Milletvekili Edip Semih Yalçın da hükümetin Alevi meselesinde samimiyetini sorguluyor. Yalçın’a göre oy kaygısı ile kapsayıcı olmak hükümetin başından beri izlediği yol. O yüzden açılım konuşulsa da somut adımlar atılmıyor:
“İktidara gelmek için bütün kesimlerden oy almayı hedefleyen AKP; Diyarbakır’da ezilen halkın partisi; Urfa, Konya gibi illerde muhafazakâr kitlelerin sesi; İstanbul’da yönü Batıya dönük modern kesimlerin temsilcisi propagandasıyla yola çıkmıştır. İktidara geldikten sonra da halka kendi inanç sistemini ve kendi ön yargılarını dayatmaya başlamıştır. Temelde AKP’lilerin Alevilikle ilgili ön yargılarını bilmeyen yoktur. AKP’nin Alevi açılımı siyasetinin tamamen oya dayalı, ikiyüzlü bir anlayışın ürünü olduğu ortaya çıkmıştır. Alevi kesimiyle temasa geçilmiş, çalıştay ve buluşmalar tertiplenmiştir, ama uygulamada somut hiçbir adım atılmamıştır. Samimiyetin ölçüsü, Alevliğe resmi ve meşru bir hüviyet kazandırmak, Alevi kesimi rahatlatmak için atılacak adımlardadır.”
CHP de sorumlu
Tuncel ve Yalçın sadece Ak Parti’yi değil CHP’yi de sorumlu tutuyor. Tuncel’e göre sadece Alevi meselesinin değil, laiklik anlayışının da kapsayıcı olmamasından CHP’nin yıllardır sergilediği yaklaşım da sorumlu:
“Alevi meselesinde CHP’nin de çok rolü var. CHP iktidardayken hiçbir zaman inanç sorununu çözmedi. Kendisi Alevilerin doğal solcu olma durumunu kullandı. Hep Alevilerden oy aldı. İktidardayken Diyanet ve laiklikle ilgili bir şey yapmadı. Sözde laiklik varmış gibi. Bizce Türkiye’de laiklik hiç olmadı yani. Gerçek anlamda laiklik olabilmesi için de bu Diyanetin lağvedilmesi gerekiyor.”
Farklı bir açıdan da olsa MHP’den Yalçın da Tuncel gibi Alevi meselesinin bugüne kadar çözülememiş olmasında CHP’nin de sorumluluğu olduğunu ifade ederken demokrasinin gelişmesiyle Alevilerin farklı kesimlerce de kabul edilmeye başlandığına değiniyor:
“… Alevi kesimin Atatürk’ten sonraki dönemde sol siyaseti benimseyen CHP’ye yanaşmalarının en büyük sebebi de bu partinin, siyasi yelpazenin soluna yerleşmesidir. Ama aradan geçen uzun yıllarda köprülerin altından çok sular aktı. Türk demokrasisi önemli mesafeler aldı. Artık Aleviler hemen her kesim tarafından kabul görüyor. Genellikle fikriyatında Türk-İslam inancını ağır basan ve muhafazakâr Müslümanların bulunduğu MHP gibi bir parti, Alevilerin toplumumuzun önemli bir parçası olduğu gerçeğini sık sık dile getirmeye başladı. MHP’nin Alevi açılımının arkasındaki gerçek; Alevilerin, kökleri Orta Asya’ya uzanan kültürel dokumuzun motiflerini Anadolu’da bütün orijinalitesiyle yaşatıyor olmalarıdır… Buradan hareketle denilebilir ki artık Alevi vatandaşlarımız ve onları temsil eden örgütler, siyasetin bütün yelpazelerine yakın durmalıdırlar. Eskiden olduğu gibi tek bir partide saflaşmak yerine bütün siyasi partilerde yer almalı, tabanlarını genişletmelidirler.”
Yüzleşme ve özür
Tuncel’e göre Alevi meselesini çözmenin en önemli adımı yüzleşmekten ve özürden geçiyor:
“Zaten başından beri biz eleştirirken de öyle demiştik. AKP’nin niyeti, Alevilerin sorununu çözmek değil. Alevilerin sorununu çözmek nasıl olur? Bir, devlet olarak Alevi kimliğini tanıyacaksın ve diyeceksin ki; ‘Ben Alevilere karşı çok haksızlık yaptım.’ Yani; ‘Onların inanç kimliğinden katliamlar yaşamasına neden oldum.
İbadethanelerini kapattım, yasakladım.’ Hala 21. yüzyılda cemevinin ibadethane olup olmadığınaYargıtay karar veriyor. O kadar korkunç olayın içinde bu bir başlangıç. Niyet önemli. Oruç tutarken bile insanlar niyet ediyor değil mi? Ama şimdi AKP’nin niyeti başka. Niyet sorun çözmek falan değil. Niyeti Alevileri kendi önünde engel olmaktan çıkarmak.”