Kamuoyu araştırmalarına göre “çözüm sürecini kesinlikle destekliyorum” ve “kesinlikle desteklemiyorum” diyenlerin dışında kalan yüzde 31’lik kesim, çözümü desteklediklerini ancak kaygıları olduğunu belirtmiş.
Yani toplumun yüzde 31’i çekincelerini, “ama”lı yaklaşımını koruyor. Bu hafta, çözüm sürecini destekleyen ancak bazı kaygılar taşıdıklarını belirten Alevi hareketinin önde gelen kurumlarından Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Ercan Geçmez’le, Alevilerin sürece nasıl baktıklarını konuştuk.
Aleviler, çözüm sürecinde nasıl konumlandıklarına ilişkin net, bütünlüklü bir tablo sunmuyor. Alevilerin bu net duruşu engelleyen kaygıları neler? Onların “ama”sında ne var?
Barış süreci bizim arzumuzdur.
Kaygıları somutlaştırırsak, nasıl sıralarsınız? Nedir çekinceler?
Kalıcı bir barış olabilmesi için Türkiye’nin kesinlikle laik ve demokratik bir anayasaya kavuşması gerekiyor. “Kürtler kendi haklarını aldılar, diğerlerinin canı cehenneme” gibi bir anlayışla hareket edilirse, bunun hiç hoş olmayacağını…
Böyle bir algı mı var?
Var. Ortadoğu’da yaşıyoruz. Din faktörünün çok aktif olduğu bir bölge. Böyle olunca bazı kesimlerin kaygıları ortaya çıkıyor; bunlardan biri de Aleviler. Birlikte yaşamanın en önemli değerinin laik ve demokratik bir devletten geçtiğini Aleviler yapılan görüşmelerde BDP Eş Başkanlarına ilettiler. BDP’nin “barışı kendimiz için değil, herkes için istiyoruz, bunu anayasa taslağında göreceksiniz” gibi net söylemleri var. Bir yandan da, Öcalan’ın “İslam bayrağı altında birleşelim” sözü var. Böyle olunca sadece Alevilerin değil, gayrimüslimlerin de kaygıları, eleştirileri oldu.
Aleviler, Öcalan’ın Newroz mesajındaki İslam bayrağı vurgusuna neden tepki gösterdiler?
Toplumu bir arada tutan unsurlar arasında din kesinlikle önemli bir şeydir. Fakat bunun tam tersi de vardır; yani toplumu ayrıştırabilir. Tarihin derinliklerine indiğimizde bunu çok net görebiliyoruz. Alevilerin kaygıları burada. Öcalan’ın bunu gözeterek konuşması daha doğru olurdu diye düşünüyorum.
Öcalan daha sonra mesajının yanlış anlaşıldığını açıkladı.
Evet. Demirtaş da grup toplantısında Alevilerin kaygılarıyla ilgili bir konuşma yaptı.
Ama kaygıları ortadan kaldırmaya yetmedi mi?
Yetmedi çünkü bunlar geçici şeyler değil. Kalıcı olacaksa eşit yurttaşlık talebimizin mutlaka anayasada yerini bulması, bunun sadece Aleviler için değil, diğer dinler ve etnik yapılar için de geçerli olması gerektiğini dile getirdik.
Newroz mesajının ardından BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak, Alevi örgütleri temsilcileriyle bir araya geldi. Siz de oradaydınız. O bir tamir buluşması mıydı?
Sayın Kışanak, elbette ki bununla ilgili gelmişti. Benim izlenimim oydu. Çünkü Öcalan’ın Newroz’da yaptığı açıklama, toplantıya katılanların çoğunun üstünde durduğu bir nokta oldu. BDP altı ay kadar önce de Mersin’de Alevi örgütleriyle bir toplantı yapmıştı. Orada da Sayın Demirtaş toplantıya katılmıştı. Alevilerin BDP’den beklentileri ve BDP’nin Alevilerle ilgili yapmak istediklerini, yapamadıklarını açıklıkla dile getirmişti. Önemli bir toplantıydı. Sayın Kışanak da süreçle ilgili bilgi verdi, kaygıları dinledi. Tabii yoğunlukla barış süreci tartışıldı.
Peki, toplantı Alevilerdeki soru işaretlerini giderebildi mi?
Tamamını değilse de çoğunu giderdi diyebilirim.
Anayasal talepleriniz nedir? Ne olursa kaygılarınız ortadan kalkar?
Birincisi Diyanet İşleri Başkanlığının varlığını koruyan bir anayasa Alevileri asla tatmin etmez. İkincisi, Türk İslam sentezi içeren bir anayasa Alevilerin anayasası olmayacak. Birlikte yaşamanın ön koşulu laisizm ama bugünkü laisizm değil. Öncelikle laik, demokratik cumhuriyet olgusunun anayasaya yerleştirilmesi lazım. Böyle bir anayasa Mecliste vücut bulursa, Alevilerin kaygıları kalmayacak. Yine, eşit yurttaşlık talebi bizim için çok önemli bir talep. Vatandaşın devlete bağlılığı, etnik yapıdan ziyade, insani değerler üzerinden kurgulanmalı. Dolayısıyla kimseyi inkâr etmeyen bir anayasa çok önemli. Kürdü Türkleştirmeyen, Türkü Kürtleştirmeyen, Aleviyi Sünnileştirmeyen, gayrimüslimi Müslümanlaştırmayan… Yani etnik yapıdan, dini yapıdan arındırılmış, inkârcı olmayan, eşit temelde bakan laik bir anayasa.
CHP’NİN İŞİ GİTTİKÇE ZORLAŞIYOR
Hatırı sayılır bir Alevi nüfusun oy verdiği CHP’nin anayasa taslağı, Alevilerin talebini karşılıyor mu?
CHP’nin anayasası ile AKP’nin anayasası arasında büyük fark yok. İkisi de kavram olarak devleti kutsuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın varlığını, hatta daha da güçlü bir Diyanet İşleri Başkanlığını ikisi de kabul ediyor. Dini değerleri topluma bırakmama konusunda ikisi de birleşiyor. Bu konuda CHP daha radikal kararlar alabilir. Sonuçta hem sosyal demokrat olduğunu söylüyor, hem de laiklikten en fazla bahseden parti. Hiçbir laik devlet, halkının değerlerinden korkmamalı. Sosyal demokrat bir parti, bu değerlerin anayasal güvence altına alınması için daha cesur davranmalı. Ama CHP’de garip bir şekilde halen bu değerlere karşı bir çekingenlik var. “Cumhuriyetin sahibi Aleviler” gibi laflar ediyor CHP. Cumhuriyetin sahibi Alevilerse, niye bu kadar ezildiler, niye bu kadar katliama uğradılar, niye hâlâ inançları yasaklı ve çocukları neden zorunlu din derslerine tabi tutuluyor? Alevilerin oylarına talip olduklarını söyleyenler neden seslerini çıkartmıyor? Bugün Alevilerin en büyük sorunu asimilasyon… Çocuklarına inançlarını aktarmakta çok büyük zorluk yaşıyorlar, çünkü asimilasyonu bizatihi devlet yapıyor şu anda. İktidar ister AKP olsun, ister CHP olsun, isterse milliyetçi bir parti olsun, asimilasyonun sadece dozu, şiddeti değişiyor. Bugün asimilasyonun şiddeti olağanüstü artmıştır. Alevi köylerine cami yapmak gibi bir moda başlamıştır.
CHP, Alevi oyları bizden başkasına gitmez özgüvenine hâlâ sahip mi?
Alevilerin tarihsel bir korkusu var. CHP döneminde kendilerince rahatladıklarını düşünüyorlar. Ki bu tartışma konusu. Ama Aleviler eski Aleviler değil. Özellikle genç kesimde CHP’ye karşı öyle fazla bir eğilim yok. Yaşlı gruplarda var. Ama genç kesim böyle bir laiklik olmaz, böyle bir sosyal demokratlık olmaz diye düşünüyor. O nedenle CHP’nin işi gittikçe zorlaşıyor.
BU DEVLETLİ BİR BARIŞ, TOPLUMSAL BARIŞ DEĞİL
Akil İnsanlar Heyeti’ndeki Alevi temsiliyeti için ne söyleyeceksiniz?
Bu sorun çözülecekse, kim olursa olsun desteklerim. Ama AKP’nin Akil İnsanlar Heyeti’nin geneline baktığınız zaman sorunu çözecek insanlar değil, kendileri bizatihi sorunun derinleşmesine katkı yapan insanlar. Basit bir örnek vereyim, Akit gazetesi yönetmeni Hasan Karakaya her yazısında Kürtlere, Alevilere, kendisi gibi düşünmeyen herkese hakaret eden, hedef gösteren birisi. Yine Abdurrahman Dilipak, Alevilerle, Kürtlerle ilgili hakaretler yağdırdı. Daha niceleri… Bu şahısların yaptıkları ortada. Akil dediğimiz insanların, toplumun vicdanı olan insanlar olması gerekiyor.
Karakaya bile gidip barışmaktan söz ediyorsa, bu iyi bir şey değil midir?
Elbette ki toplumun değişik kesimlerinden insanları seçerek toplumu ikna etmek doğru bir mantık. Sayıya da takılmıyorum. Sadece akil insanların taşıması gereken özellikleri söylüyorum. Af buyurun, “biz bu haltı yedik, şimdi sizden özür diliyoruz” demeleri lazım. Akil dediğimiz insan herhangi bir köyün yaşlı insanıdır ama vicdanı vardır, herkes eğilir, eyvallah der. Ben Karakaya’ya nasıl eyvallah diyeceğim, nesine inanacağım? Hasan Karakaya, Abdurrahman Dilipak Alevilere bu kadar hakaret ettikten sonra hangi yüzle bir cemevine adım atabilirler?
Madem barışmaktan söz ediyoruz, sözünü ettiğiniz isimlerin sizin de elinizi sıkmaları, barışmaya dâhil olamaz mı?
Bu devletli bir barış. Devletli barıştan önce toplumsal barışla ilgili bir şey olsaydı eyvallah. Daha önce toplumu gezselerdi, “kusura bakmayın, biz hakikaten büyük hatalar yapmışız” deseler, bu bir toplumsal barış olurdu. Ama şimdi yapılan devletli barış. Türkiye’nin sorunu devletli barışla çözülmez, toplumsal barışla çözülür. Toplumsal barış, rızalık gerektiren bir barıştır çünkü.
İzzettin Doğan’ın heyette yer alması, Alevilerin temsili olarak gösteriliyor. Aleviler, İzzettin Doğan’ı akil insan olarak görüyor mu?
Hasan Karakaya dindar ve vicdanlı Sünnilerin ne kadar akil insanıysa, İzzettin Doğan da o kadar Alevilerin akil insanıdır!
Heyette gerçek bir Alevi akil insanın olması önemli midir peki?
Bu listede olmaz. Akiller oluşturulurken her grubun kendi akilini kendisinin belirleyeceği bir sistem olsaydı ona bir sözüm olmazdı. Aleviler, kendi aralarında İzzettin Doğan’ı seçip gönderseydi, ona da sözüm olmazdı. Ama bu tamamen AKP tarafından seçilmiş bir liste. Devletin listesi, toplumun listesi değil.
O halde, Alevi yurttaşlar sürece nasıl kazanılacak?
Her vicdanlı Alevi yurttaş bizim heyetimizdir. Bu süreçte herkesin görev alması, herkesin etkileyebildiği alanda bu barışın gerçekleşmesi için çaba sarf etmesi gerektiğine inanıyorum.
ALEVİLİĞİ TARİF ETMEK AKP’NİN HADDİ DEĞİL
Cemevlerini ibadethane saymayan, Aleviliği İslam dışı gören AKP’nin Alevileri yedekleme arzusu sürüyor mu? Bunların artık aleni söyleniyor olması, “AKP, Alevilere ilişkin pragmatik siyaseti bıraktı” şeklinde değerlendirilebilir mi?
Yok, hayır. Tam tersine sessiz bir asimilasyon yapıyor. 4+4+4 bunun en iyi örneği.
Asimilasyon yapıyor ama Alevileri yanına alabiliyor mu?
Kendi kurdurduğu örgütler var. Onları aldı. İhaleci kısmı özellikle. Bunları aldı ve bunlarla iş yapıyor şu an.
Bilinen kurumlar mı bunlar?
Örneğin Antep AKP İl Başkan Yardımcısı olan şahsa Anadolu Rumeli Anadolu Bektaşi Federasyonu kurdurttular. Bu şahıs aynı zamanda Antep’te iş adamı. Ankara’da bu şekilde dernek kurdurdular iş adamları ve siyasetçilere yönelik. Türkiye’nin değişik yerlerinde, İzmir’de, Trakya’da kurdurdular. Bu elbette Alevileri kendi yanlarına çekmek için ama hangi Alevileri? Dönüştürebildikleri kadar olan Alevileri, diğerlerini de radikalleştirmek istiyorlar.
AKP bunu nasıl yapıyor?
Demokratik Alevi hareketini toplumun nazarında küçük düşürmeye çalışıyorlar. İşte “bunlar marjinal gruplar, biz Alevi sorununu çözmek istiyoruz ama bunlar çözmek istemiyor” veya “tabanları yok” gibi söylemler üretiyorlar. Türkiye’deki cemevlerinin yüzde 95’inin demokratik Alevi hareketleri tarafından idare edildiğini çok iyi biliyorlar ama marjinalleştirmeye çalışıyorlar. Ama Aleviler artık kafası bulanan insanlar değiller. Örgütlüler çünkü. Aleviler şunu diyor; “Kardeşim sen ne söylersen söyle, cemevleri benim ibadethanemdir. Bunu kabul ediyor musun, etmiyor musun? Zorunlu din derslerini, 4+4+4’ü, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kaldırıyor musun, kaldırmıyor musun? Devleti laik bir devlet haline getiriyor musun, getirmiyor musun? Yoksa kalkıp bana Aleviliği tarif etmek senin haddin değil.”
KURULTAYIMIZ ALEVİLERİN DİVANI OLACAK
Vakfınızın öncülüğünde 12 Mayısta Ankara’da düzenlenecek olan, pek çok Alevi dernek ve vakfının da katılacağı Kurultay, aynı zamanda Alevileri sürece dâhil etmenin bir parçası olacak mı?
Kesinlikle. 3. Büyük Alevi Kurultayımızın konusu barış ve anayasa olacak. Türkiye’nin değişik yerlerinden 10 bine yakın yurttaş barışı konuşacak. Kaygılarını, taleplerini dile getirecekler. Kurultayımız Alevilerin divanı olacak. Kendi deyimimizle söylersek, dara duracaklar, darda hesaplarını verecekler. Türkiye’de bir barış süreciyle ilgili vicdanlarını yoklayacaklar. Türkiye toplumuna rehber olmaya çalışacaklar. Bu soruna en mantıklı ve en vicdanlı çözümlerden bir tanesini de Alevilerin üreteceğini düşünüyorum. Ankara Anadolu Gösteri Merkezi’nde yapacağımız kurultaya, bütün dostlarımızı davet ediyorum. Özellikle kaygısı olan, kafasında soru işareti olan, “bizim bu süreçte sözümüz ne olacak” diyen Alevileri ve Alevi dostlarını kurultayda görmek isteriz.
Alevilerin geçmişe nazaran artık daha yekvücut hareket ettikleri, bunun imkânlarının düne göre daha güçlendiği söylenebilir mi?
Kesinlikle daha güçlenmiştir, daha örgütlüdür. Büyük Alevi Kurultayı da, bırakın Alevi derneklerini, vakıflarını, Alevilerin köy muhtarlarının dahi ilgi duyduğu bir noktaya gelmiştir. Köy cemevleri dahi örgütlenme gereğini hissetmişlerdir ve merkezi örgütlenmelerle birlikte çalışma geleneğini sürdürüyorlar. Her dönem devletle birlikte çalışan örgütler dahi tabanından sorgulamaya başlamışlardır…
BAŞKANLIK SİSTEMİNE KARŞI ÇIKMAK TÜRKİYE’YE SORUMLULUĞUMUZDUR Anayasanın seçimlere yetişmeyeceği ama bir geçiş anayasasının yapılabileceği söyleniyor. Bu durumda sizin olmazsa olmazınız ne olacak, nasıl bir tutum alacaksınız?
AKP bütün gemileri başkanlık sistemi için yaktığı bir anayasa düşünüyor. Tecrübeler de onu gösteriyor bize. 11 yıllık iktidar dönemlerinde, neye söz verdilerse tersini yapan bir iktidar karşımızda duruyor. Bizim BDP’ye ilettiğimiz kaygılardan biri de budur. Çünkü toplumun BDP’nin AKP ile başkanlık sistemi üzerine anlaşacağı yönünde bir kaygısı olduğunu da ilettik.
Başkanlık sistemine neden itiraz ediyorsunuz?
Başkanlık sistemi bir krallık sistemi çünkü. AKP’nin önerdiği başkanlık, meclisi feshetme yetkisine sahiptir, bütün kurumları atama yetkisine, bütçe yapma, kanun yapma yetkilerine sahiptir. Bu sistem çok şey kaybettirecektir Türkiye’ye. O anlamda, anayasa bahsedilen şekilde önümüze gelirse ciddi bir şekilde muhalif olacağız bu işe. Bu bizim insani ve vicdani bir sorumluluğumuzdur Türkiye’ye karşı. Biz Aleviler elbette ki Türkiye’de kardeşçe yaşamak isteriz. Kimseyi sorgulamadan, kimsenin doğuştan gelen haklarını elinden almadan yaşamak bizim için bir yol haritasıdır. Ama şu an piyasada dolaşan anayasa taslaklarına baktığımızda, 12 Eylül anayasasının elini öptürecek bir anayasa tablosu ile karşılaşıyoruz. Parlamenter sistem Türkiye’yi kaldıracak sistemdir. Ama bu mevcut parlamenter sistem değil. Seçim barajının çok düşük olduğu, genel başkanların seçtiği milletvekillerinin değil veya göstermelik bir parlamento değil, daha tabandan gelen, her rengi temsil edecek bir parlamenter sistem.
“Barış, başkanlık sisteminden daha mı değerlidir” veya “barış mı değerlidir vatandaşlığın nasıl tarif edildiği mi” gibi söylemlerle olgular karşı karşıya getiriliyor. Buna ne diyorsunuz? Aleviler için “anayasada şu olmazsa çözüme evet demeyiz” diyeceğiniz hususlar neler?
Bu türden karşı karşıya getirmeler, Türkiye insanını oyalama taktiği. Barış istemeyen insanı, akli dengesini kaybetmiş bir insan olarak görürüm. Fakat böylesine kurnazlıklarla halkın 30 yıldır yaşadığı savaşı heba etmek de herhalde akıl bunu da kabul etmez. Bu şekilde devam ederse hükümet kaybedecek görünüyor. Çünkü samimi değiller. Özellikle anayasa konusunda samimi değiller. Laik ve demokratik bir devlet yapısı olmazsa biz asla ve asla kabul etmeyiz. Keza bu başkanlık sistemi ve kuvvetler ayrılığı ilkesi için de geçerli. Bizim vazgeçilmezlerimiz bunlar. Yoksa “haklarımızı verin, diğerlerinin canı cehenneme şeklinde bir yaklaşım” asla bizim yaklaşımımız olamaz. Çünkü biz bunun acısını en çok çeken topluluğuz.
ULUSALCILAR ALEVİLERİ HAZIR KITA OLARAK GÖRÜYOR
Barış süreciyle birlikte ulusalcılarla Aleviler arasında bir çatışma mı yaşanıyor?
Doğrudur bir çatışma yaşanıyor, bu bir gerçek. Ulusalcılar Alevileri hazır kıta olarak görüyorlar. Hep öyle gördüler. “Laiklik elden gidiyor” şiarlarıyla haydi göreve! Özellikle ulusalcı kanattaki Alevilerden bu sesler yükseliyor. Ama iş onların gördüğü gibi değil. En ulusalcısı dahi elini vicdanına koyduğunda “barış” diyor. Bakmayın siz yazan çizenlere, taban öyle değil.
ALEVİ MAHALLELERİNDE KILIÇLA, SATIRLA DOLAŞIYORLAR
Adana’da geçtiğimiz günlerde Alevi yurttaşların ev ve işyerlerine tehdit içerikli bildiriler dağıtıldı. Adana ve Hatay’daki Alevilerin tedirginlikleri arttı… Bu tür saldırılara karşı ne yapıyorsunuz?
Dönem dönem o bölgeye gidiyoruz. Alevi yurttaşlar deyim yerindeyse diken üzerinde yaşıyorlar. Çok kaygılılar. Türkiye’nin önündeki en büyük sorunlardan biri olacak. Emin olun, Kürt sorunu kadar büyük bir sorun orada bekliyor. O kadar pervasız hareketler var ki. Alevilerin lokantalarında yemek yiyip, para vermeden, üstüne hakaret edip gitmeler… Alevi evlerine işaret koyup, çocuklarını taciz etmek ve “sıra size gelecek” gibi beyanatlarda bulunmak, bizatihi Alevi mahallelerinde bellerinde kılıçla, satırla dolaşmak… Bekleyin, kelleniniz alacağız, diyorlar. Bunlar devletin, hükümetin gözetiminde yapılan eylemlerdir. Buna göz yuman devlet, katliama da göz yumacak demektir. Umarız Türkiye Cumhuriyeti böyle bir hataya düşmez. Türkiye’nin diğer bölgesindeki Aleviler bu olaylara sessiz kalmayacaklar. (İstanbul/EVRENSEL)