CHP Cezaevi İnceleme ve İzleme Komisyonu’nun Kırıklar Buca F1 ve F2 Nolu Cezaevi ziyaretine ilişkin raporunda, tutuklu bulunan kişilerin genelde 20’li yaşlarda oldukları ve neredeyse hepsinin üniversite öğrencisi olduğu belirtildi.
Raporda, “Tutuklu ailelerinin ağırlıklı olarak Dersim kökenli oldukları görülmüştür. Her 3 Gezi tutuklusundan birinin Dersim doğumlu ya da kökenli olduğu tespit edilmiştir. Her iki kişiden birinin ise Alevi olduğu kaydedilmiştir” denildi.
CHP Cezaevi İnceleme ve İzleme Komisyonu’nun Kırıklar Buca F1 ve F2 Nolu Cezaevi ziyaretine ilişkin raporu açıklandı. Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Manisa Milletvekili Özgür Özel ve Muğla Milletvekili Nurettin Demir’den oluşan CHP Cezaevleri İnceleme ve İzleme Komisyonu Üyeleri, KESK Davası, Askeri Casusluk Davası ve Gezi tutuklularıyla yaptığı görüşmenin notlarını paylaştı.
CHP’li vekiller, 21-22 Ağustos’ta yapılan ziyarete 35 tutukluyla görüştü.
SOHBET HAKKI KISITLANIYOR
Yasanın esnekliğinden ve hapishane idarelerinin olumsuz tutumu nedeniyle, F Tipi hapishanelerde genellikle sohbet hakkının sınırlı uygulandığı vurgulanan raporda, haftada 10 saat olması gereken sohbet hakkının bazı hapishanelerde yer ve personel eksikliği gibi nedenlerle kısıtlandığı aktarıldı.
Uygulamada hiçbir şekilde tretmana tabi olmayan ve kısıtlanamayacak bir hak olan sohbet hakkının Buca cezaevinde kullandırılmamasının bir disiplin cezası olarak uygulanmaya başlandığının görüldüğü ifade edilen raporda, “Mahkumlar hücre cezası almış dahi olsa, bütün hakları mahrum edilse de sohbet hakkı mahrum edilemez” kuralının ihlal edildiği ve cezaevi yönetimi tarafından keyfi olarak sohbet hakkının kısıtlanmaya başlandığı belirtildi.
Ayrıca, daha önceden avukat görüşme odalarının dışarıdan görülmesi ya da dinlenmesi mümkün olmadığı belirtilen raporda, “Burada avukat görüşme odalarının duvarları yıkılmış yerine cam yerleştirilmiştir. Yan yana bütün odalar birbirini görebilecek hale getirilmiştir. Hatta bazı mahkumlar hakkında da ‘avukatı ile görüşmesinde şu şu ifadeleri söyledi’ şeklinde tutanakların bulunuyor olması, bu odalardaki konuşmaların personel tarafından dinlemeye açık olduğunu kanıtlamaktadır. Bizzat Komisyonumuz tarafından da odalar görülmüş olup, avukat müvekkil mahremiyetinin tamamen ortadan kaldırdığı tespit edilmiştir.
Ayrıca, yan yana oluşan odaların koridora bakan sonuncusuna one way vision cam takıldığı ve cezaevinin niyetinin dışarıdan içeriyi görmek olduğu anlaşılmıştır. Ancak takılan cam ters takıldığı için işlevsiz kalmıştır” denildi.
A.A.’ın rahatsızlanarak hayatını kaybettiği bilgisinin basında yer aldığı hatırlatılan raporda, A.A’nın önce 3 kişilik hücreden tek kişilik hücreye geçmek istediği ve daha sonrasında ise kendisini asarak intihar ettiği bilgisinin ortaya çıktığı belirtildi.
“POTANSİYEL SUÇLUDAN SUÇA DOĞRU GİDİLMEYE ÇALIŞILMASI”
Gezi Parkı olayları kapsamında İzmir’de tutuklanan kişilerle de görüşen heyet, görüşülen tutukluların tamamı kendilerine çok sayıda resim gösterildiğini, bunların sadece birinde yüzlerinin açık ve net olduğu, hatta bu resimlerin çoğunun 1 Mayıs, 8 Mart ya da çeşitli demokratik eylemlerde çekilmiş resimler olduğunu ifade ettikleri bilgisine yer verdi.
Görüşülen kişilerden ikisi hariç hepsinin ilk kez tutuklandığı belirtilen rapora şu şekilde devam edildi:
“Revire çıkmak ve doktora gitmek için bir aydır bekleyenler tutuklular bulunmaktadır.
Bir hücreden dışarıya aynı kişiye ortak mektup atmak isteyen bazı Gezi tutukluları 3 kişinin aynı zarfta mektup göndermesine yönetimin izin vermemesinden rahatsızlık duymaktadırlar.
Genelde 20’li yaşlarının başlarında olan ve neredeyse hepsi üniversite öğrencisi olan tutuklular, ağırlıklı olarak 9 Eylül Üniversitesi, bir kısmı da Ege Üniversitesi öğrencisidir.
Tutuklu ailelerinin ağırlıklı olarak Dersim kökenli oldukları görülmüştür. Her 3 Gezi tutuklusundan birinin Dersim doğumlu ya da kökenli olduğu tespit edilmiştir. Her iki kişiden birinin ise Alevi olduğu kaydedilmiştir.
İzmir’de diğer illere göre olayların sadece bir-iki gün sürmüş olmasına (31 Mayıs ve 1 Haziran) rağmen, İstanbul’da ve Ankara’da olanın çok üzerinde gözaltı ve tutuklama olduğu Komisyonumuzca tespit edilmiş, özellikle gözaltıların tutukluluğa dönüşme oranının çok yüksek olduğu görülmüştür.
Bir şiddet olayı ile ilgili (örneğin bir TOMA’nın kamerasının ya da bir Banka’nın ATM’sinin tahrip edilmesi) ilgili bir durumda bunu yapan kişinin fotoğraf görüntülerinin bulunması ya da şahitlerin sorgulanması beklenirken, Gezi tutukluları için olaylar boyunca zarar görmüş her şeyin dökümü yapılmış ve eldeki tüm tutukluların hepsi zararın tümünden sorumlu tutulmuştur.
Normal olarak “suçtan suçluya ve delillerden suçluya” gidilmesi beklenirken, Gezi tutukluları için farklı bir mantık çalıştırılmaktadır. Gerekçe olarak da bu kişilerin önceden katıldıkları eylemler, üye oldukları dernekler gösterilmektedir. Bu noktada, ‘potansiyel suçludan suça doğru gidilmeye çalışılması’ büyük bir haksızlık ve hukuksuzluğu anlamına gelmektedir.
Gezi eylemlerine katılan bu kişilerin eski katıldıkları eylemlerin bir suç ile ilişkilendirilmesi durumunda geçmiş eylemlerine ilişkin soruşturma açılması gerekirken, geçmişte gerçekleşen bu eylemlerin Gezi eylemlerine kanıt olarak gösterilmesi hukuk ve mantık dışıdır.
Gezi tutukluları zorla parmak izi vermek durumunda kalmış ve hepsi darp edilmekten şikayetçidirler. Hemen hepsinin parmak izlerinin alınması sırasında parmakları tek tek bileklerine kadar kıvrılmıştır ve bu yöntem kırık yapmayan ama can yakan yeni bir polis işkence yöntemi olarak ifade edilmiştir.”
“İZMİR’DE 5 BÖLÜMLÜK CADI AVI FİLMİNİN KRALINI ÇEKTİLER”
Raporda, görüşülen tutukluların tamamına yakınının, “Cadı avı yapmayacağız” denilmesine rağmen, cadı avının ta kendisinin yapıldığını ifade ettikleri bilgisine yerildi. İzmir’deki 1 günlük çatışmaya 5 dalga haline operasyon yapıldığı belirtilen raporda, “Hala daha devam etmekte olduğu söylenmiştir. Bu 5 dalga operasyonun da kastederek tutuklular “İzmir’de 5 Bölümlük Cadı Avı Filminin Kralını Çektiler” tabirini kullanmaktadırlar” denildi.
Gezi tutuklularının, okudukları dergiler yüzünden bir şekilde yasadışı örgüt ile ilişkilendirildikleri iddiasına yer verilen raporda, bu dergilerin devlete yüzde 18 KDV ödediği hatta bu dergilerin hiçbir yasaklama olmadan cezaevine girebildiği ifade edildi.
Tutuklanan gençlerin önemli bir kısmının AK Parti Gençlik Kollarının sivil polislerle birlikte eylemler sırasında ellerinde sopalarla ve çekiçlerle kendilerine ve kamu mallarına saldırdıklarını ifade ettikleri belirtilen raporda, “Bu grupların durakları kırdıklarını, bazı yerlerin camlarına vurduklarını ve ‘Vur vur gezicilerin hesabına yazılıyor/ Vur vur gezicilerin üstüne kalır’ diyerek birbirilerine teşvik ettiklerini söyleyen Gezi Tutukluları kendilerinin ise bu gruba müdahale ettiklerini, ‘yapmayın arkadaşlar’ deyince de ‘Ya Allah Bismillah’ diyerek kendilerine saldırdıklarını belirtmişlerdir. Gezi tutukluları sonradan bu grubun AKP Gençlik Kolları olduğunu öğrendiklerini söylemişlerdir” ifadeleri kullanıldı.
“ADINI EZBERLEYEBİLECEK OLSAM, ZATEN OKULU BİTİRİRDİM”
Raporda, cezaevinde görüşülen tüm tutukluların, cezaevi şartlarının her geçen gün biraz daha ağırlaştığını ifade ettikleri ve yemeklerin genelde kötü olduğunu söyledikleri belirtildi.
Öğrencilerin bazılarının üye olmakla suçlandıkları örgütün ismini ilk kez duyduklarını söylerken, görüşülen öğrencilerden bir tanesi, “Üye olmakla suçlandığım örgüt Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi Marksist Silahlı Propaganda Birliği (THKP-C/ MSPB). Ben bunun adını ezberleyebilecek olsam, zaten okulu bitirirdim” dediği raporda yer aldı.
Tutukluların, taşıdıkları pankart, üye oldukları veya gittikleri derneğe göre ilişkilendirdiği bilgisi paylaşılan raporda, Tutukluların, Barikat okuyorsa, THKP-C ya da MLKP, Kızıl Bayrak okuyorsa, Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP), İşçi Kültür Evi’ne gidiyorsa, Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP), Partizan Okuyorsa, TKP/ ML TİKKO, Grup Yorum Konserine gitmiş ya da Yürüyüş okuyor ise DHKP-C gibi örgütlere üye oldukları gibi bir sonuç çıkarıldığı değerlendirmesinde bulunuldu.
“BENCE ESAS ERDOĞAN SOLCULARI TOPLAMAK İÇİN GEZİYİ FIRSAT BİLDİ”
Raporda tutuklu bulunan bazı kişilerin demeçlerine de yer verildi. Verilen demeçlere göre, S.G.Y.’nin gözaltına alınırken, kolu kırılıyor. Rapor ise aynı şahıs hakkında, “Gözaltı sırasında gördüğü işkence nedeniyle kolu kırılan kişi, parmak izi alınırken sürekli aynı kolunun zorlandığını, çok acı çektiğini, iki gün sonra ancak doktora yalvar yakar gidebildiğini ve kırık kolla iki gün geçirdiğini belirtmiştir” denildi.
M.P. simli bir başka tutuklu ile ilgili ise “Parmak izi alınması sırasında parmaklarını tek tek bileğine kadar kıvırdıklarını söyleyen M.P. 20 gün parmaklarının şiştiğini ifade etmiştir. Canı yanınca ‘insanlık onuru, işkenceyi yenecek’ şeklinde slogan atmış, bu sefer de boğazını sıkarak susturmuşlar” ifadesine raporda yer veriliyor.
E.İ. ismindeki bir şahıs ise yaşadıklarını şu şekilde anlatıyor:
“Biri 3 biri 5 yaşında olan iki kızımın ellerinden tuttum ve anneleri ile birlikte Gezi eylemlerine gittim. Şimdi burada polisle çatışmakla suçlanıyorum. 3 ve 5 yaşında iki çocukla nasıl çatışırım? Ama ben bunlara alışkınım. İzmir’in en mimli devrimcisi olduğum için her şeyde beni suçlarlar. Mesela 20-30 senedir hiç Tunceli’ye gitmedim. Ama TKP/ML TİKKO Dersim’de eylem yapar, polis beni götürür. Gitmediğimi ispatlarım salıverirler. Bu eylemi televizyondan dahi izlesem içeri alırlardı zaten beni.
Metris’te 1988 yılında tünel kazıp, kaçmıştım. O zamanın meşhur firarilerindenim. Bence asıl mesele şu. Recep Tayyip Erdoğan diyor ya hani ‘yasa dışı örgütler Geziyi fırsat bildi’ diye. Bence esas Erdoğan solcuları toplamak için Geziyi fırsat bildi.”
“BAKANA YUMRUK ATAN TUTUKSUZ, TOMA’YA YUMRUK ATAN TUTUKLU”
M.V. isimli bir şahıs ise “Bakana yumruk vuran tutuksuz, TOMA’ya yumruk atan tutuklu yargılanıyor, ben bir şey yapmadım, gittim TOMA’yı yumrukladım, çekil buradan dedim” şeklinde yaşadıklarını anlatıyor. Tutuklu bulunan M.V. mühendislik tamamlama sınavının kendisi cezaevindeyken açıldığını, sınava gitmek istediğini ancak ringin mazotu, jandarmanın kumanyası vs. derken kendisinden 1850 lira istendiğini ama para olmadığı için gidemediğini anlatıyor.
Raporda, Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nde okuyan H.P.’ye telefon dinlemesi yapıldığı ve Jeoloji Mühendisliği bölümünden hocalar ve öğrencilerle arazideyken telefonda kullandığı “Arazideyim, dolanıyorum dağlarda” ifadesi, “örgütün dağ kadrosunda yer alıyor zaman zaman araziye çıkıyor, dağa çıkıyor. Zaman zaman da şehre iniyor” şeklinde kayıtlarda yer aldığı belirtiliyor.