Murat AKSOY
İki buçuk yıl önce Suriye’de halkın daha demokratik bir Suriye özlemi için başlattığı mücadele bugün hala devam ediyor. Suriye’de iki buçuk yılda yaşananlar en yakın komşusu olarak Türkiye’nin iki sorununa ayna tuttu; Kürtler ve Aleviler.
Bu süre içinde Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın bir anlamda yasal devamı olan PYD’nin elde etmiş olduğu otonom yapı, PKK’yı Türkiye’de devam eden çözüm sürecine mesafe alacak kadar heyecanlandırmış görünüyor. Bayık’ın ‘geri çekilmeyi durdurduk’ açıklaması PKK’nın bölgedeki olası gelişmeleri hesaplayarak ‘bekle gör’ stratejisine geçmiş olduğunu gösteriyor. PKK -ve Öcalan da- şimdi hem Suriye’ye olası operasyon seçeneği hem de bölgedeki değişimleri izleyerek çözüm sürecindeki rolünü yeniden tanımlayacak.
Özetle PKK’nın çekilmeyi durdurma kararında, Türkiye’nin demokratik adımları atmada yavaş davranmasından çok Suriye merkezli bölgesel değişimlerin rolü daha fazla. Türkiye’nin atmadığı adımlar PKK’nın bahanesi sadece.
ALEVİLER SORUN DEĞİL
Suriye’nin yüzümüze tuttuğu ikinci ayna ise Aleviler. Her ne kadar Suriye’de Esad rejimi Alevi değil; Nusayri olsa da -ki fark önemli- Türkiye’de Antakya-Hatay çevresinde yaşananlar Alevi sorununun Türkiye için önemini göstermektedir.
Dahası Aleviler giderek ‘AK Parti karşıtlığının’ merkezi olarak algılanmaya başladılar. Gezi sürecinde en önde Alevilerin oldukları sıkça ifade edildi. Geçtiğimiz Ağustos ayının ortasında ayaklanacakları rivayeti bile çıktı.
Kürt sorununu çözme sürecinde Alevilerin, Alevilerin sorunlarının gündeme gelmesi hatta getirilmesinin, Türkiye dışı kaynakların çok destekleyecekleri bir durum olduğu aşikar. Ancak bunlar Türkiye kaynaklı olunca insan ‘neden’ diye düşünmeden edemiyor.
Son bir hafta içinde Aleviler farklı nedenlerle yeniden gündemde.
İlki, Suriye’deki savaştan kaçan Alevilerin kamplar yerine İstanbul’daki parklara sığınması. Parklara sığınan ve zor şartlarda yaşayan Suriyelileri bazı Alevi dernek ve vakıflar Cemevlerinde misafir etti.
Açık ki, Türkiye, kendisine sığınan 500 bine yakın Suriyeliye her türlü insanı yardımı yapmış ve dünyaya bu konuda örnek olmuştur. Gönlü ve kalbi bu kadar açık bir ülkenin sayısı 300’ü bulan Suriyeli Alevilere -eğer kasıtlı bir durum yoksa- aynı misafirperverliği gösterememesi düşündürücüdür.
Alevileri konuştuğumuz ikinci tartışma ise Fethullah Gülen’in Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan’a yapmış olduğu ‘Cami-Cemevi birlikte olsun’ önerisi ile başlayan gelişmelerdir.
Gülen’in Cami ve Cemevi’nin bir kompleks içinde olması önerisine Cem Vakfı olumlu cevap verdi. Bu önerinin bu kadar hızla hayata geçmesi akla bazı soruları getirdiği gibi seçilen yerin Alevilerin yoğun olarak yaşadığı yerde (Tuzluçayır) olması da kimilerine göre ayrı bir anlam taşıyor.
Bu komplekse karşı çıkanların temel atma törenini protesto etmeleri sırasında yaşanan şiddet tartışmayı başka bir düzleme çekti. İnsanların yapılan bir projeyi protesto etme hakkı var. Ancak şiddet kullanılması protesto hakkının suistimal edilmesi olur. Polis şiddeti ise kabul edilemez. Yine bazı siyasilerin, vakıf ve derneklerin bu şiddet ortamını kendi meşruiyetleri için kullanmaları ahlaki değildir.
Her ne kadar bazı kesimler tartışmayı ‘Aleviler-şiddet’ ekseninde okusa da Cami-Cemevi tartışması Alevilerin yaşadıkları sorunları görmeye ve tartışmaya fırsat vermiyor.
Cami ve Cemevi’nin bir arada olması ilkesel olarak karşı çıkılabilecek bir proje değildir. Ancak, verili durum okuması yapıldığında ortadaki resime göre Cemevi’nin Cami’ye eklemlenerek meşruiyet kazanması durumu söz konusudur ki, bu Alevilerin geneli açısından kabul edilecek bir durum değildir.
SORUN CEMEVİ Mİ AYRIMCILIK MI?
Aleviler açısından Cemevi müstakil bir ibadet ve kültürel birliktelik mekanıdır. Alevilerin bu konuda talepleri açık ve nettir: Cemevlerinin ibadethane olarak tanımlanması.
Alevilerin bugün kamusal alanda Sünnilerle görünür bir sorunu yoktur. Sorun devletin/kamunun Alevilere karşı uyguladığı ayrımcı, dışlayıcı ve ötekileştirici uygulama ve politikalarıdır. Bu açıdan Cami-Cemevi projesinin şiddet üzerinden tartışılması hatta Alevilerin ‘şiddetin esas aktörü’ oldukları imajının yaratılması Alevilerin sorunlarının tartışılmasının önüne geçmektedir.
Cami ile Cemevi’nin bir arada olması Alevilerin belediyede, bürokrasiye girişlerdeki mülakatlarda, terfi ve atamalarda karşı karşıya kaldıkları ayrımcılığı ortadan kaldırmamaktadır.
Bir zamanlar ‘Aleviler CHP’den kurtuldukları gün özgürleşecekler’ başlıklı yazı yazmıştım. Aradan geçen süre içinde şunu daha iyi anlıyorum ki, Aleviler için CHP tercihi sadece Atatürk üzerinden kurdukları bir ilişki değil. Aleviler için CHP, gündelik hayatta kendilerini daha eşit, daha özgür ve daha güvenli hissettikleri bir liman. Onun için çoğunluğu CHP’ye oy veriyor.
twitter.com/murataksoy