Aleviler on iki imam orucunu tuttular, aşurelerini hak ve hakikat için dağıttılar. Alevilerde on iki imam orucu, on muharrem ve aşure bir inancın tüm kültürel değerlerini içinde barındırıyor. Aleviler Hz. Hüseyin ve on iki imamlar için yas tutarak tüm değerlerini bugünlere kadar taşımışlardır.
Alevilerde yazılı tarih çok çok sınırlıdır. Sözlü tarihle, sazları-sözleriyle ve inanç günlerinde değer ve kültürlerini canlı tutmalarıyla kendilerini çok canlı biçimde var etmişlerdir. Alevilerin tüm baskılara ve zulme rağmen kültürlerini bugüne kadar güçlü tutmaları ve kültürün bizzat güçlü direnişiyle bugünlere gelmeleri inanç değerlerinin nasıl bir yaşam biçimi haline geldiğini gösterir. Ancak binlerce yıl korudukları bu kültür, 1400 yıllık yeni inanç sentezleri bugün kapitalist modernite ve hakim inanç tarafından asimile edilmeye ve ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.
Yüzyıllar boyu Aleviler kefere, yani kafir görülerek baskı altında tutulmaya, ezilmeye ve inanç değiştirmeye zorlanmıştır. Kefere, dinsiz, imansız görülerek katliamlara uğratılmıştır. Bu, özellikle İslam adına yapılmaya çalışılmıştır. Bir kısım Alevi zulüm altında inançlarını terk ederek Sünni ya da Şia İslamı’nı benimsemiş olsa da, önemli bölümü “Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” diyerek baş vermiş, ama inançlarından dönmemiştir. Bugünkü Alevi varlığı böyle bir tarihsel direniş sonucunda bugünlere ulaşmıştır.
Dün Aleviler için şöyle böyle denirken, bugün özellikle AKP hükümeti döneminde “Aleviler de İslam dinindendir, o zaman şöyle inanmalı, şöyle ibadet yapmalıdır” dayatması içinde bulunmaktadır. Aleviliğin özgün inancı ve özgün ibadeti başkalaşıma uğratılarak asimile edilmek istenmektedir.
Aleviliği asimile etmek için büyük bir kampanya başlatılmıştır. Bu asimilasyon bir taraftan dışarıdan, özellikle devlet eliyle yapılmak istenirken, içeriden de bazı keklik soylu işbirlikçiler tarafından Alevilik Sünniliğe ve Şialığa doğru götürülmektedir. Alevilik içten ve dıştan tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar öz kimliklerini, değerlerini ve inançlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Alevilik kimliğine sahiplenme konusunda yaşanan gelişme, farklı bir kulvara yönlendirilerek başkalaşıma uğratılmış bir Aleviliğe sahiplenmeye evriltilmek istenmektedir.
Ne dünkü “Siz keferesiniz, kafirsiniz, dinsizsiniz, imansızsınız” denilerek yapılan baskı ve zulüm, ne de bugünkü “Siz Sünni ya da Şia gibi ibadet edeceksiniz, İslamsınız, o halde inancınız ve ibadetiniz şu olmalı” dayatması kabul edilecek bir durumdur. Bu her iki yaklaşım da özünde aynıdır.
Dün ezme, yok etme ve inanç değişimine zorlamak için kafir muamelesi yapılırken, bugün politika değiştirildiği için “Siz İslamsınız, şöyle inanmalı ve ibadet etmelisiniz” deniyor. Çünkü dün ezme ve yok etme politikası varken, bugün asimile etme politikası yürütülmektedir. Dünkü zihniyet bugün politika değişikliğine uğramıştır. Ezme döneminde ayrı bir politika, asimile etme döneminde ayrı politika! Tüm Aleviler gözünü açmalı, bu politikaları iyi görmelidir.
Cumhuriyet dönemindeki CHP politikalarıyla AKP politikaları arasında da fark yoktur. Her ikisi de İslamiyet’i iktidar ve devlet dini olarak kullanmıştır, kullanmaktadır. Her ikisi de Aleviliği devlete yedeklemeye ve devletin hizmetine sokmaya çalışmaktadır.
Alevilik devlet ve iktidar dışı bir toplum olduğu için bugüne kadar güzel değerlerini korumuştur. Bu nedenle zulme ve haksızlığa karşı çıkma karakteri hep bariz olmuştur. Devlet; haksızlık, zulüm ve sömürü demektir. Devlet dışı toplum olarak kalmak ise haksızlığa, zulme ve sömürüye karşı olmaktır. Bunlardan daha güzel değer olabilir mi? Şimdi devlet sofrasına oturmak ya da oturmak için can atmak nice oluyor? Devlet sofrasına oturursa Aleviler mi kazanacaktır? Belki bazı Aleviler işbirlikçilik yaparak palazlanabilir; bir kısım Aleviler devlet imkanlarından yararlanır. Zaten kapitalizm çağında bazı Alevilerde bu eğilim gelişmiştir. Bir kısım Alevi kapitalist toplumun tüketim nesnelerinden ve devlet olanaklarından yararlanır. Ancak Alevilik inanç olarak çok şey kaybeder; özünü yitirir. Sosyal ve kültürel boyutunu kaybetmiş, sadece bazı ritüellere gömülmüş bir kabuk olarak kalır. Bu açıdan böyle bir olumsuz duruma düşürülmeden Aleviler içten ve dıştan yürütülen asimilasyon ve devlete yamama politikalarına karşı bir duruş göstermelidirler. Sadece tepkisel çıkışlar değil, tarihsel kültürel değerler ve düşünce planında da bir mücadele yürütmelidirler.
Belki AKP’nin asimilasyon politikasını anlamak daha kolaydır. Ama esas olarak devlet adına CHP’nin Alevi politikası tehlikelidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri Türk ve İslam kimliği yaratmak için planlı ve kapsamlı bir politika yürütüldüğü bilinmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin en eski kurumlarından biri Diyanet İşleri Başkanlığı’dır. Hatta ilklerdendir. AKP başka konularda CHP ile daha fazla ayrılık gösterse de, özellikle CHP eliyle de olsa Aleviliğin devlete yedeklenmesinden memnundur. Kuşkusuz kendisi Aleviliği asimile etmek ve yedeklemek istemektedir. Esas amacı bu olsa da bunun kısa sürede gerçekleşmeyeceğini görerek CHP’nin Alevi politikasını da ehven-i şer olarak ele almaktadır. AKP’nin itirazı, CHP’nin Alevileri bir politik güç olarak kendi karşısına çıkarmasınadır. “Alevi vatandaşlarımız zaman zaman kullanılıyor” derken, bunu kast etmektedir.
Devlet dışı toplum olarak kalmak ise bugün dünyada yükselen değerdir. Devlet dışı topluma dayalı demokrasi çağına girmiş bulunuyoruz. Aleviler, devlet dışı topluma dayalı demokrasi çağının en güzel demokrasi değeri ve toplumsal tabanıdır. Aleviler şimdi bunun gururunu ve sefasını yaşayacak tutum ve politika içinde olmalıdırlar.