AHMET BAKIR
Neydi Dersim’de yaşananlar? Niyeydi?
Cellâdını bile uykusuz bırakacak kadar rahatsız eden bu benzersiz katliam hangi saiklerle gerçekleştirilmişti? On binlerce insanı zehirli gazlarla öldürmek, on binlercesini de sürgünlere göndermek neye yarayacaktı? Derin bir yalnızlık duygusu yaratmak mıydı amaç?
Küçücük kız çocuklarını, taşları bile kıskandıran vicdani katılığıyla o askerlere neden verildi? ( Zira göz kırpmadan insan öldüren ya da öldürme emri veren bir meslekten söz ediyoruz değimli?) Yoksa yoksa binlerce yıllık mezhepsel, ulusal ve yönetimsel bir kin midir bu insanlık tarihinde eşine az rastlanan katliamın nedeni? Neden bu küçük esirler sadece kız? Sizde de derin bir öfke yaratan acabalar oluşmuyor mu? Bir tek erkek çocuk neden yoktu bu esirler arasında? Yakalanamadılar mı? Yoksa onlarda mı büyüklerin akıbetine uğradılar?
Kaç anne, kız çocuklarını, ele geçmesin diye Munzur çayına atarak boğdu? Bunun, o annelerde yarattığı sonsuz kederi hangi algı tuz buz olmadan anlayabilir?
Bir ülke hala, neden kendi kentine yüzyıllık bir kin güder? Diğer kent çocuklarına nasıl bir düşmanlık zerk edilir ki, onları, tarihin bile yazmaya yüzünün kızardığı bir katliamı uygulamaya gönderir?
Peki, bundan sonra hangi kadın küçücük çocuğunu, eşini, kardeşini öldüren bu devlete aidiyet duyabilir?
Öyleyse kaçımız, yaban ellerin sokaklarında bu tarifsiz acıları yüklenmeye yüreği yetmeyen, bu nedenle deliren ve taşlara bez bağlayıp bağrına basan kaç kadından dolayı ” artık içimizde temiz bir yer yok” diye figan eder?
Yâda bu kadınlardan kaçı; Öymen’in ” Kurtuluş Savaşı’nda, Şeyh Sait isyanında, Dersim isyanında, Kıbrıs’ta analar ağlamadı mı? Kimse ‘analar ağlamasın, mücadeleyi durduralım’ dedi mi?” sözüne saçlarını yolmadan kulak verir? Hangi kadın bu sözlere “haklısın hadi barışalım” der?
Neden bir kanun devleti olmakla övünen bu Cumhuriyet kendi halkını imha etmeyi seçer?
Peki, neden Dersim’de en fazla saygı görenler delilerdir hiç düşündünüz mü? Neden sadece Şeyusen adında bir divanenin heykeli vardır burada?
Neden Şeyusen’in öldürülmeden önce sadece “vurdular, katlettiler” den başka söz çıkmazdı ağzından?
Nüfus sayımının olduğu bir gün, sokakta insanların olmadığını görünce emniyeti taşlayarak “ne yaptınız halkımı, yine 38’mi geldi” demesindeki acıyı hangi antik tragedya anlatabilir?
Hiç hız kesmeden bugünlerde Dersim için yapılan sinsice hesaplara ne demeli? Neden Dersim’liler için Kâbe kadar kutsal sayılan Munzur üstüne onlarca baraj yapılıyor? Kızılderililer kadar saf ve masum halka karşı neden Yankee’leşir bu devlet?
Munzur kadar durmaksızın akan bu acıları, hem de belgeleriyle merak ediyor musunuz? O halde Cafer Demir’in Umut Yayımcılıktan çıkan “Çıban”,Sürgün” ve “Dersim” kitaplarına bir göz atmaya ne dersiniz?
Anlaşıldı mı şimdi, niye noktalamalardan arınmış, sadece soru işaretleriyle yazıldı bu öykü?
Dersim’de bu ülkenin bağrında bir soru işareti olarak durmuyor mu?