CAN KASAPOĞLU
‘’Alevilik İslam Dışıdır’ diyerek ‘kervan’a yeni-yeni katılanlara son olarak söyleyeceğimizi ilk baştan söyleyelim;
Alevilik, Aleviliktir ve kendi başına, özgün, özerk, komünal bir inanç, bir yaşam biçimi bir felsefedir. Biz Alevilerin tarihten günümüze miras kalmış yığınla sorunu var. Soykırım, katliam, baskı, asimilasyon ve yasaklardan dolayı, egemen inanç sistemleri ile devletlerinin mensuplarının inançlarını tek ve doğru inanç diye dayatmalarından dolayı da yığınla sorunlarımız var.
Kişisel olarak böyle bir tartışmadan rahatsız olmadığımı ancak Aleviler ve Alevilik aççısından ele alındığında bunun farklı yorumlara neden olduğunu vurgulamak gerekmektedir.
Burada ‘yeni’ olanın, bazı çevrelerin, Pir-Dede veya bilim insanı, akademisyen vb bu tartışmalara ‘henüz’ katılmış olmalarıdır. 20-25 yıl önce tartışılıp bir biçimde sonlandırılan-noktalanan tartışmaları ‘yeni’ gibi sunmak yada yeni bir şey keşf edilmiş gibi sunup-algılamak ya Aleviliği bilmemek yada yerli-yersiz bir tartışma aşlatarak esas olarak Alevilerin sinerjisini bir noktada tüketmektir..
Şimdi gelelim bu konudaki yazımıza;
‘’Alevilik İslam Dışıdır’ veya ‘Allah var mı yok mu?’ tartışması..
Son dönemlerin moda deyimi yada tartışmalarından biri ‘’Alevilik İslammıdır değilmidir, içimidir-dışımıdır ?’ tartışmalarıdır..
Bu yaklaşım vb tartışmalar önemli olsada, dönem itibarı ile Aleviler açısından bir anlam ifade etmemekle beraber bir dönemi hatırlatıyor.
Özellikle 70’li Yılların Türk Solunun bazı fraksiyonlarınca ‘’Allah varmıdır yokmudur ?’’ tartışmaları zaman zaman dışa yanısıyor ve sanki bu konuyu tartışıp netleştirmek devrimin bir parçasıymış gibin lanse ediliyordu..
Böyle bir tartışma gereklımiydi bilinmez ama dışa yansıyan boyutuyla biraz böyle idi..
Zaman zaman aşırı derecede tartışılan bu türden konular sol, sosyalist ve devrimciler için dışarıdan, git-gide birde alay konusu olmaya başlamıştı..
Öyleki bazı kesimler ‘’Siz tartışadurun ama, sağcılar, muhafazakarlar, tutucular, dinciler ve milliyetçiler işi götürüyor yoldaşlar’’ demeye başlamıştı bile..
Tartışmanın götürüsü, getirisinden fazla idi ancak bir kez ‘’Allah varmı yokmu ?’ tartışması başlamış ve işin içinden çıkılamıyordu..
12 Eylül darbesiyle birlikte tartışma bitmiş, Allahın varlığı silah zoruyla kabul edilmişti.
Elbette sol’un, nedenleri başka olan farklı sorunlarıda vardı ama sonuç olarak sol hem bu sığ tartışmaya takılıp kaldı, hemde sınıfta kaldı..
Daha doğrusu birileri işi alıp götürdü. Hatta ne onlar nede sol, işi götüremedi de denilebilinir….
Son bir-kaç yıldır ise dikkat edilirse bir çok aydın ve yazar araştırmacı(lar) Alevi olsun yada olmasın, bilim insanı sayın İsmail Beşikçi’ de dahil bir çok kesim bu alanda bir tartışma başlattılar..
Tartışmaların ana eksenini ise ‘’Alevilik İslammıdır, Alevilik İslamın neresindedir, Ne kadar İslamdır yada etkilenmiş, etkilemiş vs’’ oluşturuyor.
Aslında bu kesimler zannediyorlarki tartışmayı kendileri başlattı ve cümle-alem bu tartışmayla yatıp kalkıyor.
Aslinda “Alevilik Aleviliktir” denilse mesele kapanacak…
Yani başlatılan, biten ve netleşmiş bir tartışmayı nedense ‘’sanki yeni başlamış gibi’ yeniden tartışmaya açtılar..
‘’Kah çıkarım gökyüzüne seyrelerim alemi, Kah inerim yer yüzüne alem seyreyler beni’ diyen Nesimi, bundan Yüzyıllar önece bu tartışmayı noktalamiştır.
Yine Halla-cı Mansur’un ‘’Enel-Hak’ belirlemesi bu tartışmaları gereksiz kılmıştır.
Zaten sorunun kendisi ‘’Alevilik İslammıdır ‘’? sorusu gereksiz ve kafa karıştıran bir sorudur.
Nasılki İslam için ‘’İslam Aleviliğin içindemidir ?’’ sorusu saçma gelir ise Alevilik için de, şumudur, bumudur tartışması yada sorusu gereksizdir..
Bir başka deyimle Alevilik, aleviliktir.
Cepheden yapılan değerlendirmeler, sorular mevcut durumda Alevilerin sorunlarına çözüm getirmeyeceği gibi sonuçta yukarıdaki örneğe ve akıbetine de dönebilir..
Alevilerdeki kafa karışıklığı ile Aleviliğin ne olup-olmadığı konusunda ince çizgiyi iyi göremeden yapılan bu türden değerlendirmelerin kıymeti-harbiyesi yoktur.
Aleviliğin tanımını ve statüsü konusunda söyleyecek sözü olan(lar) yine Alevilerin kendileridirler.
Alevilerin temel hak talepleri salt inançsal değil aynı zamanda siyasaldır.
Dolayısıyla bu türden tartışmalara katılanlar belkide kendileri bir takım şeylerin farkına henüz varmaktadırlar.
İlk bakıldığında ‘’Alevilik İslammıdır, İçimidir, kenarında yada ortasındamıdır’’ tartışması çok önemli ve mutlaka olması gereken bir tartışma gibi görünebilir.
Ancak Alevileri bu süreçte böyle bir tartışmanın içine çekmek bir zamanlar Türk solunun ‘Allah varmı-Yokmu tartışması’ sürecine benziyor.
Bu durum ise Alevilerin davalarına sahip çıkma temelinde, esas olarak siyasal, demokratik hak taleplerini isteme noktasını ikinci plana itebilir.
Aleviler elbette her türlü tartışmayı yapmalıdırlar. Tarihiyle, coğrafyasıyla, kimliğiyle, buluşurken dili, kültürü, değerleri üzerindeki bütün çarpıtmalara karşı gelerek reddi red etmelidir ancak dersimiz, varmıdır-yokmudur yada içimidir-dışımıdır değildir.
Alevilerin baba-dede toprakları ve kutsal ocakları yok olmakla karşı karşıya iken hem kendilerinin ve hemde Türkiyenin birikmiş ve çözüm bekleyen sorunlarına nasıl katkı sunmaktan başka bir tartışma dönem itibarı ile birincil sorun değildir…
Nesimi, “İnsanın özü ruh değil maddedir. Ruh, maddenin bir niteliği, anlamı durumundadır.” diyordu ve Nesimi’nin söylediği bu sözler tümüyle Kuran’a aykırıydı. Kuran’a göre ise: “bizzat tanrının sözlerine göre nitelik ve öz, birbirinin aynıdır ve tanrının nitelikleri vardır.”
Aslinda “Alevilik Aleviliktir” denilse mesele kapanacak…
Dün, varmıdır-yokmudur tartışmasını yapanlar bu gün Alevilere dönük benzer bir tartışmayı yapmak yerine Kürtlerin, Emekçilerin, Alevilerin ve ötekilileştirilen kesimle bir olup ’Mazlumların Birliği’ için çaba ve emeğin içinde olsunlar..
16 Mart 2010 tarihli ancak ‘güncel’ olması açısından paylaşma gereği duyduğum bir yazı;
”YOL AYRIMI” Kitabımdan; Sahife, 60, 61, 62 RAST Yayınları, İstanbul 2014 yayınlanmıştır..