Savaş her yerde kendisini hissettirmeye başlamıştır. Savaş üzerinden var olmak isteyenler ülkemizi bir cehenneme çevirmiştir. Ortadoğu’daki cihatist ve selefist katillerle ortak siyaset üretenler şimdi bunun bedelini halka ödettirmek istemektedir. Faşist mezhepçi ve ırkçı çete şahsi istikballeri için yetmiş milyonu, Türkiye’yi ateşe atmaktadır. Birisi “ne mutlu şehitlik mertebesine ulaştılar” derken, kendi çocuklarını savaşa göndermeyip, Avrupa’da güvenceye almaktadır. Diğer birisi “taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmayın” diyerek Kürt halkına karşı düşmanlıkta, ondan önde olduğunu söylemektedir.
Tüm bunların hepsi dünyanın gözü önünde cereyan ederken, halklarında kendi umutlarını örgütlemeleri de kaçınılmaz bir sonuçtur. Bunun içindir ki; Sur’da Silopi’de, Şınak’ta Nusaybin’de, Cizre’de, Maraş’ta, Artvin’de halk direnişe geçmiştir. Bu direniş varlık yokluk direnişidir. Bu direnişlere karşı ırkçı-faşist iktidarın yaşam gibi yaşam alanını da hedef alındığı görülmektedir. Doğa, şehir, köy ve içinde yaşayanları ile birlikte katledilmektedir. Her yerde ölüm haberleri gelmektedir. En masum talep ölümle terbiye edilmek, bastırılmak suretiyle korku cumhuriyeti pekiştirilmek istenmektedir.
Manipülasyon, yalan hiç bu kadar örgütlendirilmemişti. Irkçılık ve katliam bu kadar meşru bir zemine oturtturulmamıştı. Medya bu kadar teslim alınamamış rant ve kirli ilişkiler bu kadar açıktan yürütülmemişti. Bu kadar kirlenme üzerinden iktidar yürütmek mümkün değildir. Halkalarında bir tahammül sınırı vardır. Kürtler bu tahammül sınırını aşmışlardır. Onun içindir ki büyük bir dirençle buna karşı durmaktadırlar. Diğer halk toplulukları kaçınılmaz bir şekilde ya bu dirence ortak olacaklardır ya da yok olup gideceklerdir. Çünkü Türkiye’ye dayatılan büyük bir teslimiyettir. Büyük bir ihanettir. Rüşvet yiyenlere, dağıtanlara, katillere, mezhepçilere, ırkçılara, çocuk tecavüzcülerine memleketi bırakmaktır. Bugün bu istenmektedir. Her ahlaksız işte birileri birinin önüne yatmaktadır.
Gazeteciler mafyaya dövdürülüp, çark ettirilerek, ekranlarda özür nameler okutulmaktadır. Yetmemektedir. Kürt siyasilerine yapılan saldırılar kanıksanmıştı. Şimdi kendi siyasilerine sıra gelmiştir. Milletvekilli, il başkanları sokak ortasında yumruklanmaktadır. Bunu yapan, yaptıran erk belidir. Vicdan ve tahammül sınırlarının en dibindedir. En küçük ses bile onu ürkütmektedir. Suçları ve günahları o kadar büyük ki; o kadar korkmaktadır. Korkunun derinliği kadar saldırmaktadır. Hiçbir şeyi gözü görmeyecek kadar korkmuştur. Devleti ve halkı korkularına esir hale getirmektedir.
Buna karşı büyük direnişin yanında yer almaktan başka çare yoktur. Bu gün geçtikçe daha net görülmektedir. Kürtler öldürülünce, gazeteci, siyasetçi dövülünce ses çıkarmayan, çıkaramayanlara sıra gelmiştir. Merkez medya diye bir şey kalmamıştır. Siyaset “ya bendensin, ya da düşman” denen bir çizgiye gelmiştir. Faşist bloklaşma, anlaşma sağlanmıştır. MHP, AKP’nin yanındaki uzun zamandır aldığı yerini artık beyan etmiştir. Bundan sonraki süreç; ya faşist cephede, ya da demokrasi cephesinde olunacaktır. Bunun ötesi kalmamış, bırakılmamıştır.
Kürt özgürlük hareketi bu bloklaşma karşısında halkların umudu olduğunu ortaya koymuştur. Korku duvarına karşı, umudun direnç noktası olduğunu göstermiştir. AKP faşizmine karşı tüm kesimlerin hakların temsilci olduğu görülmüştür.
AKP iktidarı kan ve ölüm üzerinde yükseltmekte olduğu, nereden geleceği beli olmayan savaş siyasetine karşı, barış ve demokrasi güçlerinin birliğini pekiştirmesi acil bir görevdir. Sorumluluk isteyen bir durumdur. Görünen köy kılavuz istemez. Alevi kurumlarına karşı saldırı süreci derinleştirilmiştir. Teslim olmayan, rant ile teslim alamadıklarına karşı çetelerini devreye sokmuştur. Şimdiden bu çeteler Alevi kurumlarını hedef alan propagandalara başlamış bulunmaktadır. Alevi kurumlarının buna karşı hazırlıklı olması gerekmektedir. Saldırının hedefinde olan, savunmasız büyük bir Alevi nüfusu vardır. Alevilerin haklarını bir yana bırakın, yaşam hakkının güvenceye kavuşturulması gereken bir süreçteyiz.
Pir Sultan’ım eydür erenler nerde / Çalısız kayasız bir sahra yerde / Kerbela çölünde kandilde nurda / Gel dinim imanım İmam Hüseyin /Yetiş carımıza İmam Hüseyin
Haq eyleye, iyi eyleye…