Korkakların saldırganlığı inancımızadır

Terolarda 20. gününe giren direniş, gençlerimizin özverili çabaları, halkımızın derin inancı ile devam etmektedir. Her gün artarak devam eden bu kararlı duruş, dünyanın dört bir yanına dağıtılmış, göçertilmiş, topraklarından edilmiş Maraşlıları da kapsayarak uluslararası bir sorunsallığa doğru ilerlemektedir. Hakkın ve haklının duruşu, her yerde karşılığını bulmakta, demokrasi güçlerinin desteğini arkasına almaya devam etmektedir. Bu durum, varlığını selefist, cihatist güçlerin varlığıyla devam ettirmek, onların varlığı üzerinden şahsi geleceğini örgütlemek isteyen kesimleri ürkütmektedir. Korkakların saldırganlığı ve kiniyle saldırmaktadır.

Terolarda iki hafta önce yapılan, halkımızın büyük bir özveriyle katıldığı yürüyüşte, halkımızın güvenliğini, yürüyüşe katılanların düzenli bir şekilde demokratik taleplerini dile getirmelerini sağlayan, bu konuda kendisini sorumlu hisseden Maraş’ın güzel çocukları, gençlerimizden önce 6 tanesi önceki gün gözaltına alınmış, dün de birçok gözaltı olmuştur. Gözaltına alınan tüm gençlerimiz, şartlı denetim ile serbest bırakılmıştır.

Halkımızın yaşam alanını ortadan kaldırmaya yönelik devlet politikası karşısında halkımız sesini yükseltmiştir. Medyaya yansıdığı gibi, halkımıza, gençlerimize, kadın ve çocuklarımıza karşı, kin ve nefretle hareket edildiği görülmüştür. Gandi gibi alanda yatan, hiç bir durumda mukavemet göstermeyen gençlerimiz elleri kolları tutulup, yumruklanmışlardır. Hakarete, saldırıya maruz kalmışlardır. Bu saldırıların tümü medyaya yansıdığı gibi, iktidarın ve Saray’ın bekçilerinin halkımıza, insanımıza bakış açısını ortaya koymuştur.

1978’de mazlum, masum insanlarımızı hangi zihniyetin hedef aldığını gösteren bu kareler karşısında, halkımızın derinden gelen, geleneğinde var olan direniş devam edecektir. Bu anlaşılmalı bilinmelidir. Biz Aleviler o topraklarda evliyalarımız, pirlerimiz, derviş ve rehberlerimizle kendimiz olmak için binlerce can verdik.

Bir yanında Elif Ana’nın olduğu, bir yanında Ali Kute, Hemi Tazi, Mame Zilfe’nin yattığı bu mekan, aynı zamanda itikadımızın vazgeçilmez parçasıdır. Cemin, semahın, sazın yurdudur. Hüseyin Sadık dedenin, Mustafa Maniş Dede’nin, Mami Cure’nin, Mami Şakır’ın, Mamo Temiz’in, Mehmet Mustafa Yuksel’in nefes alıp, can verdikleri yerdir.

Bizler biliyoruz ki; saldırılan, vurulan, hırpalanan, hakarete uğrayan, inancımızdır.

Bizleri sindirmek, korkutmak ve teslim almak isteyenlerin, savaş mağdurlarını bahane ederek, cihatist, selefist kesimleri buraya yerleştirmesi, kimliğimize, varlığımıza ve inancımıza yönelik bir operasyondur. Üç yüz yetmiş dönümlük bir alana 27 bin kişinin yerleştirilmesi demek, kişi başına düşen alanın on üç metre kare olmasıdır. Hiçbir yaşam alanın olmadığı görülen böylesine bir kampın, askeri bir kamp olmaktan başkaca anlamı olmadığı netttir.

Arap kemeri kurma girişimi başkaca neyle izah edilebilinir. Maraş’ta uygun yer aranacaksa, çok yerin olduğunu söylemek mümkündür. Fakat coğrafyayı bilenler bilir ki, seçilen yer Suriye’ye açılan kapıdır. Koridorun parçasıdır. Onun için savaş politikalarının bölgeye taşınması, etnik arındırmadır. 1915’te yaşanan Ermeni Katliamı, göçünün tekrarlanmasıdır. Kürt Alevilerinin uzun yılardır Fırat’ın batısından asimilasyonla, göç ettirmek suretiyle bölgenin bizlerden temizlenmek istenmesidir.

Bilineni biliyoruz. Yapılmak istenileni biliyoruz. Şark Islahat Planı’nı ve sahiplerini tanıyoruz.

Buna karşı halkımızın direnişi anlamlıdır, umut vericidir. Avrupa’daki Maraşlıların örgütlüğünün görülmesi açısından da yeni bir dönemi haber vermektedir. Maraş güzeldir…

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri