Şeyh Bedreddin – ‘Bilmemiz Gerekenler’

Şeyh Bedreddin, özellikle sanat ve edebiyat alanında onun öncülük ettiği söylenen isyan ile hatırı sayılır ürüne tema teşkil etmiştir.

Erol Toy’un Azap Ortakları adlı romanı, Nazım Hikmet’in Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin Destanı, Hilmi Yavuz’un Bedreddin Üzerine Şiirleri, Orhan Asena’nın Simavnalı Şeyh Bedreddin’i, Mehmet Akan’ın Hikaye-i Mahmud Bedreddin’i adlı tiyatro eserleri ve Radi Fiş’in Ben de Halimce Bedreddinem adlı biyografik romanı buna örnek olarak verilebilir.

Şeyh Bedreddin’in çağdaşı olarak kendisinden bahseden üç ana kaynak bulunmaktadır. Bunlar, Şeyh Bedreddin’in torunu Hafız Halil B. İsmail’in bizzat yazmış olduğu Menakıb-ı Şeyh Bedreddin, İbn Arapşah’ın yazdığı (ki bizzat Şeyh Bedreddin’le görüşmüştür) ve Bizans tarihçisi Dukas’ın eserleridir.

https://youtu.be/j1k-Deowwys

Şeyh Bedreddin Destanı, Nazım Hikmet (Seslendiren: Tuncel Kurtiz)
nazim-hikmetŞeyh Bedreddin, 14. yüzyılın ikinci yarısı ile 15. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşamıştır. Doğum yeri Edirne’nin Simavna kasabasıdır. Torununun Şeyh Bedrettin’in ölümünden 45 yıl sonra yazdığı Menakıbname’ye göre, büyükbabası Abdülaziz, Selçuklu Sultanı III. Alaeddin Keykubat’ın yeğeni ve veziridir. Babası Simavna Kalesi’ni Bizanslılar’dan alan birliğin komutanı olup, bu sebeple Simavna Gazisi olarak nitelenen İsrail’dir. Annesinin, babası tarafından zaptedilen Simavna Kalesi’nin Bizanslı komutanının kızı olduğu, Melek adını alıp Müslüman olduğu rivayet ediliyor. İşte Bedreddin, bu evlilikten Simavna Kalesi’nde doğmuştur. Ancak bazı kitaplar İsrail’in aynı zamanda Simavna Kadısı olduğunu bildiriyorsa da Simavna’nın o dönemde bir kadı atanmasını gerektirecek kadar büyük olmadığına işaret eden bazı araştırmalar buna kuşku ile yaklaşmaktadırlar.

Eğitimine Edirne’de babasının yanında başlasa da, hocası Molla Yusuf sayesinde fıkıh ilmiyle tanışır. Hocası ölünce Bursa’da astronomi ve matematik alanlarında büyük ünü olan Koca Efendi, diğer adıyla Bursa Kadısı Şeyh Mahmud’dan dersler alır. Ardından Konya’da Feyzullah’tan mantık ve astronomi dersleri aldıktan sonra dönemin İslam ilim merkezi sayılan Kahire’ye gelir. Burada Memluk Sultanı Berkuk’un dostu ve danışmanı olan dönemin ünlü alimlerinden Ekmeleddin el Bayburti’nin öğrencisi olur. Sultan Berkuk’un oğlu Ferec’in hocalığına tayin edilir. Sultan Berkuk’un sarayında yine dönemin ünlü alimlerinden Hüseyin Ahlati ile tanışır ve fikirlerinden etkilenir. Burada Sultan Berkuk’un hediyesi olan Habeşli cariye Cazibe’den oğlu İsmail doğar.

Tebriz yolculuğunda Anadolu seferinden dönen Timur’la karşılaşan Bedreddin, ilmiyle Timur ve çevresini etkiler. Timur kendisiyle gelmesini istese de Bedreddin bunu reddeder ve Kahire’ye döner. Tasavvuf yolunda yol göstericisi Hüseyin Ahlati ölümünden hemen önce Bedreddin’i halifesi ilan eder. Ancak, Bedreddin hem Mısır’ın içinde bulunduğu siyasi karmaşa, hem de Ahlati müritlerinin kendisine yaptığı muhalefetten dolayı Mısır’ı terk eder.

seyh-bedrettinMısır’dan Rumeli’ye yola çıktıktan sonra Menakıbname’de belirtilen güzergaha bakacak olursak şüpheler uyandıran bir yol izliyor. Şeyh Bedreddin önce Halep’e sonra Karaman ve Germiyan Beylikleri’nin topraklarına girer. Bu topraklarda tanınmaktadır. Buradan Menderes Vadisi boyunca ilerleyerek Aydın’a gelir. Menakıbname’de yazıldığı üzere, Bizar köyünde en önemli müritlerinden Börklüce Mustafa ile tanışır. Daha sonra Tire üzerinden İzmir, İzmir’den Hıristiyanların yaşadığı Ceneviz hakimiyetindeki Sakız Adası’na geçer. Kütahya ve Domaniç üzerinden Bursa’ya doğru yol aldığında Sürme köyünde diğer önemli müridi Yahudilikten, Müslümanlığa geçen Torlak Kemal ile tanışır. Gelibolu üzerinden Trakya’ya geçer ve Edirne’ye ulaşır. 1380 başlarından 1406’ya kadar yaklaşık 25 yıllık bir dönemdir bu.

Bu sırada, Osmanlı Fetret Devri’ni yaşamaktadır. Yirmi yıla yakın süren Fetret Devri’nde şehzadeler arasındaki çatışmada, Şeyh Bedrettin Şehzade Musa Çelebi’yi destekliyordu ve o dönem Edirne’ye hakim olan Musa Çelebi Bedreddin’i Edirne’ye kazasker yapar. Kazaskerken kaleme aldığı Cami’ü’l-fusuleyn adlı eserinde, var olan fıkıhları taklit yerine bilinmeyen sorulara daha özlü ve daha rasyonel cevaplar arıyor, o dönem din adamlarını kızdırıyor. Musa Çelebi kardeşi Mehmet Çelebi karşısında yenik düşünce, Musa Çelebi’yi destekleyen Şeyh Bedreddin 1413’te ailesiyle birlikte İznik’e sürgün edilir. Bu sırada Aydın ve Manisa’da müritleri Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in yönettikleri isyanlar patlak verince İsfendiyer Bey’inin yanına gider.

Börklüce Mustafa, köylüleri ve Hıristiyanları teşkilatlandırdı. Toprağı hep beraber işlemeye ve sosyal adaleti kurmak üzere bir düzen sağladılar. Börklüce Mustafa’nın çok güçlü olduğunu ve çok iyi teşkilatlandığını görünce Sultan Çelebi Mehmed büyük bir kuvveti üzerlerine gönderdi. Çarpışmada içlerinde Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in de olduğu sekiz bin kişiyi öldürdüler. Şeyh Bedreddin, İsfendiyar Emiri’nin yanına sığındıktan sonra, oradan Balkanlara geçer. Bugün Bulgaristan’da Deliorman adıyla bilinen bölgede isyana başlar, amacı Edirne’ye ulaşmaktır. Sultan Çelebi Mehmet isyanların başındaki kişi olarak gördüğü Şeyh Bedreddin’i Edirne’ye varamadan ele geçirir.

I. Mehmed, Şeyh’in ilmine ve sufi kişiliğine duyduğu saygıdan dolayı onun cezasını ulemanın vermesini istedi. İran’dan yeni gelmiş Sünni bir alim olan Molla Haydar, Şeyh’in başta peygamberlik iddiası olmak üzere, dini düşünceleri ile ilgili savunmasını beraatı için yeterli bulmuş, ancak devlete karşı ayaklanma suçunu sabit bularak, “Şer’an katlinin helal, malının haram” olduğuna hükmetmişti. Aşıkpaşazade başta olmak üzere birçok kaynak, idam fermanının bu şekilde verildiğini belirtirler. Böylece Serez Pazarı’nda asılarak idam edilen Şeyh Bedreddin’in malları, varislerine verildi.

“Bedreddin
baktı kemerlerden dışarı.
Dışarda güneş var.
Yeşermiş avluda bir ağacın dalları
ve bir akarsuyla oyulmaktadır taşlar.
Bedreddin gülümsedi.
Aydınlandı içi gözlerinin,
dedi:
— Mademki bu kerre mağlubuz
netsek, neylesek zaid.
Gayrı uzatman sözü.
Mademki fetva bize aid
verin ki basak bağrına mührümüzü..

Yağmur çiseliyor,seyh-bedreddin-2
korkarak
yavaş sesle
bir ihanet konuşması gibi.
Yağmur çiseliyor,
beyaz ve çıplak mürted ayaklarının
ıslak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi.
Yağmur çiseliyor,
Serezin esnaf çarşısında,
bir bakırcı dükkânının karşısında
Bedreddinim bir ağaca asılı.
Yağmur çiseliyor.
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir.
Ve yağmurda ıslanan
yapraksız bir dalda sallanan şeyhimin
çırılçıplak etidir.
Yağmur çiseliyor.
Serez çarşısı dilsiz,
Serez çarşısı kör.
Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü
Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.
Yağmur çiseliyor.”
Nazım Hikmet, hapishanedeyken bir akşam Mehmed Şerafettin Efendi’nin, Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin isimli risalesini okur. “Bir aspirin olsa. Avuçlarımın içi yanıyor. Kafamda Bedreddin ve Börklüce Mustafa. Kendimi biraz daha zorlayabilsem, başım böyle gözlerimi sulandıracak kadar ağrımasa, çok uzak yılların kılıç şakırtıları, at kişnemeleri, kırbaç sesleri, kadın ve çocuk çığlıkları içinde iki ışıklı ümit sözü gibi Bedreddin’le Mustafa’nın yüzlerini görebileceğim. Birdenbire kendimi o bir türlü göremediğimiz, denizle duvarımızın birleştiği yerde, kayaların üstünde buldum. Börklüce’nin müridiyle yan yana karanlık denizin dalgalarını sessizce aşarak yılların arkasına, asırlarca geriye, Çelebi Sultan Mehmed’in dönemine gittik. Ve işte size anlatmak istediğim macera bu yolculuktur.” der.

Halil İnalcık, Şeyh Bedreddin’in basit bir derviş olmadığını, İslam hukuku ve dini ilimler üzerine önemli eserler veren büyük bilginler arasında bulunduğunu, daha sonra sufiliğe geçip, bir sufi şeyh olarak İbn Arabi’yi örnek aldığını ve onun Fususu’l-Hikem adlı eserine bir şerh yazdığını söylemiştir. Hutbelerinden derlenmiş ve kendi tasavvuf anlayışını yansıtan Varidat’ta vahdet-i vücut felsefesi işlenmiştir. Varidat, ilhamlar, Tanrı’nın gönüle ilettiği bilgiler anlamına gelir. El yazması olarak duran bu eserin birçok Türkçe tercümesi yapılmıştır. Varidat ile diğer eserleri arasındaki çelişki, onun hem geniş ölçüde spekülatif yorumlara, dolayısıyla bazı ideolojik saptırmalara konu olmasında, hem de ciddi bir tarihsel probleme dönüşmesinde önemli rol oynamış olmalıdır. Kitap 19. yüzyılda defalarca yakılmıştır. Aslı Arapça olan Varidat’ın yayılması fikirlerin sözel olarak kulaktan kulağa aktarılmasıyla olmuştur. Varidat’ın Şeyh Bedreddin’in bizzat kaleminden çıkan bir nüshasına henüz rastlanmadığı gibi, kütüphanelerde mevcut nüshaların en eskisi de 16.yüzyıldan daha geriye gitmemektedir.

baba ishak ilyas bedreddin fazlullah aleviVaridat’a göre içinde huriler ve köşkler bulunan bağlık bahçelik bir cennet olmadığı gibi, içinde ateş yanan cehennem de yoktur. Cennet ve cehennem kavramları simgesel anlamlara sahiptir, insanların yaşam sürecindeki eylemlerinin, toplumsal bakımdan insani olması, toplumun yararı için belli kurallar içerisinde düzenlemesi gerekir ve din bu anlamda toplumsal denetimini sağlayan temel hukuk kurallarını sağlar, bunun için yaptırımını hem bu dünyada hem de daha etkili olması için öteki dünya da gerçekleştireceğini bildirir.

Şeyh Bedreddin’in “Tanrı dünyayı yaratmış, insanlara bahşetmiştir. Erzak, giyecekler, hayvanlar, toprak ve bütün mahsülleri umumun müşterek hakkıdır. İnsanlar tabiat ve yaradılış itibariyle eşittir. Birinin servet toplayıp biriktirmesiyle, diğerlerinin ekmeğe bile muhtaç kalması ilahi maksada muhaliftir. Nikahlı kadınlar ortaklıktan müstesnadır. Bu birlik haricinde kalan her şey insanların müşterek malıdır. Ben senin evinde kendi evim gibi oturabilmeliyim. Sen benim eşyamı kendi eşyan gibi kullanabilmelisin. Emlakımize karşılıklı tasarruf edebilmeliyiz. Gerek Müslümanlıkta gerek Hıristiyanlıkta ulemanın ve papazların hataları ile nice bid’atlar ihdas olunmuştur. Bunlar kaldırılırsa din bir olur. dediği rivayet edilir. Modern incelemelere ve çeşitli ideolojik doktrinlere konu olan bu fikirler, Şeyh Bedreddin’in eserlerinde bulunmadığı gibi, en çok tartışılan eseri Varidat’ta da bu düşüncelerin hiçbiri yoktur. Dukas’a göre bu fikirler, Börklüce Mustafa’ya aittir.


CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON EKLENENLER