Maraş’da etno-dinsel arındırmanın tarihçesi, Selçuklular döneminde 1240 lü yıllar daki Babailer dönemine kadar uzanmaktadır. Yaklaşık bin yıldır bu bölgeyi yurt edinmeye çalışan Türklük, bölgede yaşayan tüm kadim halkları ve kültürleri bir,bir katliamlarla, zorunlu göç ve asimilasla,sürgünlerle sindirerek ya tarih sahnesinden silmiş, yada bölgeden göçertmiştir.
Selçuklular döneminde başlayan bu sürecin devamında ,Anadoludaki Türk beylikler dönemi, Osmanlılar ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar uzanan bir seyr-i sürec içinde hep devam etmiştir.Bu konu da oldukça uzun bir katliyamlar kronolojisi vardır ki ,tümünü yazsak bir kaç sayfalık bir arşiv oluşur.Bazı dönemler vardır ki zulüm ayyuka çıkmıştır.
Osmanlının 1500’lü yıllarda ‘’Yavuz Sultan Selim’’ döneminde , ‘’Taş üstünde Taş, Omuz üstünde baş ‘’ kalmasın denilen fetvaların verildiği tarihi bir gerçek. Osmanlının Alevilere ve müslüman olmayan halklara yönelik katliyam politikasına ,Cumhuriyet döneminde Kürtler de eklenerek devam ettirildi.
İttiat Terakicilerin, bir ulus devlet kurma ve Türklük şuuruna dayalı bir ulus yaratma politikası çerçevesinde ,1900 lü yılların başından itibaren,planlı bir politika ile önce müslüman olmayan ERMENİLER,SÜRYANİLER başta olmak üzere , Ezidiler ve Aleviler, Soykırıma varan katliyamlar ile birere birer bölgeden çıkarılmış veya katledilmişlerdir.Tıpkı İŞİD’,in Şengal de ve suriyede yaptığı gibi.
1915-20 arasında süren , Ermeni-Süryani hırıstiyan soykırımından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti devleti döneminde, aynı politikalar devam etmiştir.
1920 Koçgiri katliyamı ile devam eden katliyamların yeni hedefi bu kez, başta Kızılbaş-Alevi Kürtlerler olamak üzere ,Türk ulus kimliğine uymayan başta 1925 Şeyh Sait katliyamı ile kürtler olmak üzere ,Anadoludaki Laz,Çerkez,Rumlar gibi diğer kimliklerdir.Ermeni soykırımını 1937-38 Dersim Kürt,Alevi-Kızılbaş soykırımı izlemiştir.
1950 li yıllara kadar CHP iktidarında adeta siyah,beyaz bir resim gibi yaşanan tek tipleştirme politikası,Tekke ve Zaviyeler yasası olarak bilinen ,onlara göre devrim, bize göre Ulus oluşturma Yasası başta olmak üzere , İşlamın sünni/hanefilik mezhebi dışındaki tüm inanç kimlikleri yasaklanmış, Diyanet Başkanlığı ile topluma tek din dayatılmıştır.Yine Türk Tarih ve Türk Dil kurumu ile ,tarih ve dil Türklük esasına göre örgütlendirilmiş,Köy enstütüleri ile başlayan eğitim politikasıyla Tüm halklara asimilasyon dayatılmıştır.
1950 li yıllardan itibaren bu siyah-beyaz yaşama, toplumsal itirazlar başlamıştır. Demokrat partinin CHP içinden ayrışması ile siyasete sözümona yeni bir hareketlilik gelmiştir. Demokrat partisi (DP) de ilk başta, AKP’ gibi ,Hak ve Özgürlüklerden bahsederek iktidar olmuştur. Ancak daha sonra görülmüştürki, o da devletin resmi ideolojisi olan TÜRK-İSLAMIN sadık bir savunucusu olarak ,daha çok islam vurgusunu öne çıkarırken, CHP de devletin resmi ideolojisindeki Türklü’ğe ağırlık vererek adeta bir iş bölümü ile Türkçülüğü de ,İslamı ve dini de devletin istediği biçim ve oranda halka sunmuşlardır.
Bu dönemlerde Kürtler ve Aleviler ,DP ‘ye Demırkırat aksan olarak mı yoksa amplemin resminden dolayımıydı acaba?(amplemi beyaz bir at dı )diyorlardı ve ilk çıkışında ,başta aleviler olmak üzere muhalif kesimlerden ciddi bir destek bulmasına rağmen ,kısa zamanda gerçek yüzü açığa çıktı.
1960 ve 1970 askeri darbelerden sonra muhalif kimliklerin arayışları sürdü. Behice Boran’ın İşçi Partisini, Mustafa Timsinin aslan’ın çevresindeki oniki yıldız amplemli ilk alevi partisi izlesede kısa zaman sonra satıldı ,sattı söylemiyle tarihe karıştı, 1970 li yıllardaki radikal sol yükselişe kürt ulusal uyanışı da eklenince ,tüm ülkeyi büyük bir muhalif başkaldırı sardı ve bu duruma Maraş katliyamı ile müdahale edilerek 1980 askeri darbesi ile bir kez daha özgürlük isteyen tüm kesim ve kimlikler katliyam ve asimilasyona tabi tutuldu. Yakın tarihimizde PKK nin 1984 silahli mücadeleyi başlatmasından sonraki süreci hep birlikte izliyor ve yaşıyoruz.
Bu yaşanılanların Maraşdaki karşılığına bakarsak, 1900-1920 arasında maraş da yaşayan yaklaşık 67 bin (1913 sayımından) nüfusun yaklaşık yüzde kırkı (100/40) Ermeni veya azda olsa Süryani iken,sehir merkezi birçok köy ve mahalle ve bugünkü adıyla Süleymaniye olarak adı değiştirilen Ermeni yerleşkesi Zeytun, 1910-1920 arasında ermeni özerk yönetimi olarak resmi bir yönetime dahi sahipti. Bilinen Ermeni soykırımı çerçevesinde,Maraşda bu ermenilerden bugün derde derman bir kişi dahi bulamazsınız. Malları ,Mabetkeri, gasp edilip katliyamdan kurtulanlar kaçmak zorunda kalmışlardır.
Maraşdaki diğer nufusun büyük çoğunluğu Kızılbaş kürtlerden oluşmaktaydı. Maraş şehir merkezindeki Ermeni-Süryani Zanaatkar ve ticaret esnafının yaşadığı kapalı Çarşı tamamen İslamcı ,Türk ırkçıların eline geçmiş oldu. 1960 li yıllara kadar daha çok hayvancılıkla uğraşan bölgedeki Kürtler ,1960 lı yıllardan itibaren Tarımda gelişmekte olan makineleşmeninde etkisiyle ,sahip oldukları verimli ,başta Pazarcık ve maraş ovası olmak üzere ,hızla tarımda bir büyüme ve zenginleşme sürecine girmişlerdi.Tarıma dayalı sanayi ve ticaretin ham maddesini üreten kürt aleviler giderek şehir merkezinde sanayi ve ticarete de el atmaya başlamış ve hızla bir şehirleşme süreci başlamıştı. Ekonomik gücü ve kaynakları ellerinde sermaye artışını hızla geliştirmekteydi. Bu durumun devam etmesi halinde Maraş ve ilçelerde hem nüfus olarak ,hemde ekonomik güç olarak ,şehirlerde etkin bir konuma gelecek ve yönetimi kontrol edeceklerdi. Sadece Pazarcıkta 100 köy ve mezrada alevi ve kürtler yaşamaktaydı. Bu dönemdeki kürt ailelerdeki 8- 10 çocuklu nüfus artışını da göz önüne alırsak, hem çoğalma ,hemde zenginleşme bölgede devletin resmi kimliklerini zora sokuyordu. Yani Türk ve islam kimlikleri etkisini kaybedecekti.Bundan dolayı diğer sosyal gelişmeler yanında bu temel gerekçelerle bilinen, 1978 deki Maraş Kürt-Kızılbaş katliyamı yaşandı. Son 60 yılın en büyük ve uzun süren katliyamı ile Kürt aleviler şehirden kaçırtılmış, mallarına el konulmuş ve şehirin ticareti ve sanayisinden sökülüp atılmışlardır.Bu gün bölgede kalan alevi kürtlerin oranı ,yurtdışı veya metropollerde yaşayanların üçte veya dört de biridir.Maraş merkezi ezici çoğunlukla türk-islamlaştırıldığı gibi ,şimdi ovadaki köy ve mezralardaki nüfusunda bölgeden göçertilip kaçırtılması için de yine İŞİD ve benzeri ırçı-dinci paramiliter güçler örgütlendirilip kullanılacaktır.Tıpkı maraş katliyamında kullanılan ÜGD,MHP,Kontrgerilla v.b gibi.
Bugünkü paramiliter güçlerin adı DAİŞ/İŞİD,El Nusra ,Alperan,gibi islami rengi baskın AKP ile aynı mayadan oluşan örgütlü ve devlet destekli kesimlerdir.
Maraş’ın TEROLAR/SİVRİCEHÖYÜK köyü-mahllesi alevi-kürt köylerinin neredeyse 15 köyün ortasındadır.Buraya yapılacak 25-30 bin kişilik Selefist islamcı kampı bölgede yaşayan nüfusun 8-10 katı kadardır.Yerleştirilenlerin 300 dönümlük bir alana sığması mümkün olamayacağına göre ,bölgedeki halkın tarlalarına evlerine zorla el koyacak bir dehdit olarak ,Kürt alevilerin mal ve can güvenliğinin kalmayacağı kesindir.
Buraya yerleştirilenlerin suriyede düşman ve katli vacip belledikleri alevileri,şimdi yanıbaşında görmeleri ise başlı başına katliyama davetiye hazırlamaktır.AKP de en az bunları bizler kadar bilmektedir. Bildiği için bu kampları buralara kurmaktadır. Amaç kürt ve alevileri bölgeden temizleyerek ,Ermenilerden sonra Kürt ve Alevileri de bu bölgeden çıkarıp atmaktır. R.Tayip Erdoğan ,Osmanlı padişahı, Yavuz sultan Selimi örnek almış durumda. Boşuna köprülere ismini vermiyor. Ondan çok etkilendiği ve örnek aldığı her halinden bellidir. Uygulamalarındaki politikalar ve Sünni islama dayalı bir devlet ideolojisini yeniden örgütlediği ve tüm topluma dayattığı açıkça yaşanmaktadır.
Bu nedenle Terolardaki AFAD kampı ,sıradan masumane,insani bir mülteci yardım kampı değildir.Politik bir planın parçasıdır ve bizim katlimizin fermanıdır.Karşı çıkmak,direnmek ve mücadele etmek meşru ve yaşam hakkımızı korumaktır.
Onun için diyoruz ki, Ovamıza, Ocaklarımıza,İnancımıza ve Yaşam alanlarımıza dokunma.
Artık gidecek yer yok,mücadeleye devam. Kimliğimize ve vatanımıza sahip çıkma zamanı.
Daha duyarlı,daha kararlı, bir irade ile yürüyelim Maraşlılar.