Hıdır ile İlyas iki kardeşlermiş. Hıdır evli, İlyas bekar. Bir sene öyle bir kış olmuş ki, herkesin evindeki unu, bulguru, buğdayı tükenmeye, insanlar aç kalmaya, çocuklar ağlamaya, koyunlar, keçiler iyice zayıflamaya başlamış.
Hıdır ile İlyas ayrı evlerde kalsalar da, iki gözlü bir ekin ambarları varmış. İlyas ekin almaya gittiğinde, bir ölçü kendi payından alır “Abimin eşi, çocukları var” diyerek iki ölçü (şinik derler) kardeşinin ambarına koyarmış kendi hakkını.
İlyas ambara gittiğinde bir ölçü kendi ailesi için alır, “Kardeşim evlenecek, çoluk çocuğu olacak” diye iki ölçü de o kardeşinin ambarına koyarmış.
İki kardeşin bu paylaşımcılığı Güzellik ve Paylaşım Tanrısının o kadar hoşuna gitmiş, o kadar duygulanmış ki, alınan her şiling (ölçü) buğdayın yerine on ölçü buğday doldurmaya başlamış.
Paylaşım Tanrısı’nın bu cömertliğinden haberi olmayan Hıdır, abisinin tüm hakkını kendi ambarına koymuş sanıyor, ambarındaki un, bulgur, buğdayları çuvallara koyarak evine, kardeşi görmeden gizlice bırakıp dönmeye başlamış.
İlyas’da, abimler aç kalmasın diyerek, gizlice abisinin evine durmadan yiyecek saklıyormuş.
O kış iki kardeşin ne ekini azalmış nede yiyeceği, köylerindeki tüm insanlar doyduğu gibi, çevre köylerdeki yaşayan herkesi doyurmuşlar. İnsanlar çok mutlu olmuşlar, çocukların gözleri gülmüş, hayvanlar keyifle oynamışlar.
Güzellik ve Paylaşım Tanrısının daha çok hoşuna gitmiş iki kardeşin paylaşımcılığı, çok mutlu olmuş. Evlerde eksilen her yiyeceğin yerini hemen gizlce doldurmuş. Bu insan yürekli iki kardeş için dağ başlarında, yaylalarda yurt vermiş kendini göstermeden.
Hızır ve İlyas’ın bolluğu, bereketi, paylaşımcılığı o tarihten bu yana Bayram olarak kutlansın istemiş.
Hepinizin Hıderellez Bayramı kutlu olsun.
(Babam Hasan Gül’ün bize aktardığı)