Türk Sosyal Bilimler Derneği (TSBD) Soma Katliamı’nın ikinci yılında Soma Davası’nda mahkemeye de sunulan raporu bir basın toplantısı ile duyurdu. Raporda katliama götüren mülksüzleştirme, işçileştirme, güvencesizleştirme ve üretim zorlaması gibi süreçler ifade edildi
Soma Davası’nın Nisan ayındaki grup duruşmalarına da sunulan, katliamda hayatını kaybedenlerin avukatlarının talepleri doğrultusunda hazırlanan ve katliama sebep olan mülksüzleştirme, işçileştirme, güvencesizleştirme ve üretim zorlaması gibi süreçlerin incelendiği TSBD Soma Raporu, kamuoyuna duyuruldu. Mülkiyeliler Birliği’nde gerçekleştirilen basın toplantısında raporla ilgili basın açıklamasını Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir gerçekleştirdi. Özdemir, Soma maden faciasının doğal değil sosyal bir felaket olduğunu vurgularken sosyal bir felaketin ancak iktisadi, siyasi ve toplumsal ilişkiler ve süreçler içerisinde anlamlandırılabileceğini ifade etti.
TSBD’nin oluşturduğu çalışma grubunun sorumluluğunun facianın doğallaştırılması karşısında onun toplumsal niteliğini ve siyasal uygulama ve eğilimlerle ilişkisini ortaya koymak olduğunu belirten Özdemir, şöyle konuştu:
TSBD çalışma grubu olarak, facianın sosyal niteliğini ortaya çıkarak neden sorusunu facianın doğallaştırılması sürecinde hakim olan nasıl sorusundan önce sormayı sorumluluk edindik. Soma maden faciasının neden meydana geldiğini kavramaya çalıştığımızda geçtiğimiz iki yılda belirgin olan hukuk yaklaşımındaki beş problemli alanı ortaya koymamız gerekiyor.
Açıklamada beş problemli alan şöyle sunuldu:
Söz konusu hukuk yaklaşımında facianın bir işyerinde gerçekleşmesi dolayısıyla, salt o işyerinin sahibi olan işverenin sorumlu olduğu gibi bir eğilim öne çıkmaktadır. Bu kabul edilemez. Dolayısıyla Soma maden faciası genelleşmiş sermaye ilişkilerinin, özel teknik koşullar ile birleşmesinin bir ürünü olarak açığa çıkmış yapısal ve genel bir olaydır.
Soma faciasını bir iş kazası olarak görmenin uygun olmadığını vurgulamak gerekir. Soma maden faciasını teknik bir iş kazası olarak ele almak faciayı Türkiye kapitalizminin ve parçası olduğu küresel ekonominin dışındaymış gibi ele almak tehdidi taşımaktadır. Facia tam da kapitalist sistemin işleyişine dairdir.
Facianın hukuki açıdan ele alınış biçimi faciaya neden olan etkileri birbirinden ayrı olarak ele aldığı için sorunlu hale gelmektedir.
Facia biricik bir olay gibi ele alınmaktadır. Bu facianın benzerlerini yaratabilecek genel politika ve eğilimler görünmemektedir.
Olaydaki işçi hatasına odaklanılmaktadır.İşverenin üretim maliyetlerini düşürme ve verimi artırma çabası gözardı edilmektedir.
Açıklamada son olarak faciaya neden olan ilişkiler ve süreçler şöyle özetlendi:
Soma faciasının ardındaki en önemli neden 2000’li yıllarda ivme kazanan özelleştirme ve piyasalaştırma süreçleridir.
Soma faciasına neden olan bir başka önemli etken de madenlerdeki ölümcül düzeyde güvencesiz çalışma koşullarına razı olacak kadar yoksullaşma sürecidir.
Soma’daki faciayı ortaya çıkaran iş örgütlenmesi ve üretim süreci üç boyutun (iktisadi, siyasi ve ideolojik) bir arada etkisiyle oluşan bir emek rejimi içerisinde gerçekleşmiştir.
Madendeki üretim zorlaması, kar hırsı ve rekabetle ilgili olduğu kadar siyasi ihtiyaç ve ilişkiler ile de bağlantılıdır.
Soma maden faciasında işçi sağlığı ve iş güvenliğini ihmal eden TKİ, şirket ve dayıbaşılıktan oluşan bir üçlü oluşum söz konusudur.
Soma maden faciasında bir başka oluşum ise hükümet, şirket ve sendika ilişkileri olarak ortaya çıkmaktadır. Şirket yönetimi hükümet ile yandaşlık, sendikayla ise hükmetme ilişkisi içinde yerel emek piyasasını ve iş ilişkilerini belirleyen bir niteliğe sahiptir.
Basın açıklamasının ardından gelen soruları yanıtlayan Özdemir yarın ( Mayıs) saat 17.00’da Mimarlar Odası’nda Halkevleri ve TSBD’nin “Katliamın ikinci yılında Soma” başlıklı paneline de çağrı yaptı.
Kaynak: Sendika.Org/ Ankara