“Soykırım Kıskacında Maraş” Konferansı bugün yoğun bir katılımla yapıldı. Konferansta Maraş’ın direniş ruhu ve bugün Terolara yapılmak istenen kampa karşı Alevilerin suskunluğu tartışıldı.
Franfurt’ta yapılan Soykırım Kıskacında Maraş Konferansı yoğun katılımla gerçekleşti. DGB Bildungswerk’te yapılan konferansa konuşmacı olarak Mahmıt Toğrul, Prof. Beyza Üstün, Avukat Mehmet Horç, Rojda Yıldırım, Hüseyin Acar, Şükrü Yıldız katıldı.
Maraş katliamından Terolara sistematik soykırım politikalarının tanımlanması başlığı altında yapılan ilk oturumda Maraş Girişimi adına Mehmet Demir açılış konuşmasını yaptı. Demir, Maraş girişiminin 2006 yılından bu yana yürütülen çalışmalara dikkat çekerek “Birinci konferansın Türkiye’de 2014 tarihinde yapıldığını bu ikinci konferansın bu örgütlülükte yeni bir sürece vesile olacağını söyledi… Avrupa’nın ve özelde almanın tüm bölgelerinden gelen delegeler çalışmalarımda başarılar diledi..
Katılımın yüksek olduğu görülen Maraş konferansı konuşmacılarından alan gazeteci yazar Şükrü Yıldız, konuşmasında Maraş’ın insansızlaştırılmak istenildiğine vurgu yaptı. Yıldız, Tüm kimliklere açık olan Maraş 1500’lü yıllara kadar Alevilerin son merkezidir. Kürt Alevi ve sol bir yapıya sahiptir. İsyan bölgesi olmasından dolayı da Sinanlar ve Mahirler burada olmuştur, direnişin merkezi burasıdır… ” diye konuştu.
Maraş ortadan kaldırılırsa, Kürt Aleviler büyük bir yara alır. Elbistan’da Kantarma demek Kürt Aleviliğin kütüphanesidir, saklı bahçesidir diyen Yıldız şöyle devam etti:
1500 yıllardan bu yana siyasal ve politik saldırların devam ettiğine vurgu yapan Yıldız, Elbistan’ın siyasal bir bölge olmaktan çıkartıldığını söyledi. “Osmanlı kayıtların tümünde de 19. yy’a kontrol altına alınmak istendiği, isyanlarla ayakta durduğu yazılır. Bu anlamda da Maraş katliamıyla bu süreci bitirmişlerdir. ” dedi. Alevilerin, Bektaşilerin ve Kızılbaşların olduğuna, çok kimlikli bir yapı özelliği taşığını anlatan Şükrü Yıldız Sinan Cemgilleri ve Mahirleri de hatırlatarak, “Tüm kimliklere açık olan Maraş 1500’lü yıllara kadar Alevilerin son merkezidir. Kürt Alevi ve sol bir yapıya sahiptir. İsyan bölgesi olmasından dolayı da Sinanlar ve Mahirler burada olmuştur, direnişin merkezi burasıdır… ”
Maraş Katliamı tanığı Hüseyin Acar da katliamın bir arındırma projesi olduğunu vurguladı. Acar, “Bu katliam etnik arındırma projesinin parçasıydı. Katliamda tüm kesimler camilerden çağrı yapılarak halka saldırdı… ” diye konuştu. Savunmasız yakalandıklarını ifade eden Acar, Katiller göçmenlerin evlerini aldı yerleşti ve Maraşlılar göç etti. Maraş katliamı devlet için başarılı bir operasyon oldu… ” dedi.
Katliama katılanların 10 yıl yatıp çıktığını söyleyen Hüseyin Acar bugün Terolar’da yaşanan da etnik bir arındarma olarak gördüğünü söyledi. Acar sözlerini “Terolar Maraş katliamının devamı, Toprağın gasbıdır…” diyerek bitirdi.
Konuşmacılar arasında yer alan Rojda Yıldıırm ise “Gelecekten kuşkuluyum,gelecekte cenazelerimizi Maraş gömebilecek miyiz” diye sordu. Yıldırım, “jandarma gecen gün giden cenazemizi kaldırırken bize söylenen cenazelerinizi getireceğiniz toprak bulamıyacaksınız, gelecekte cenazelerimizi Maraş gömebilecek miyiz? can alıcı sorun budur” diye konuştu.
Maraş’taki durum varlık yokluk meselesidir diyen Yıldırım, D”insel kimliğimiz baskı altında, etnik kimliğimiz baskı altında, siyasal tercihlerimiz baskı altında, coğrafyamız baskı altında, çevremiz yaşanmaz kılınmak istenmektedir. Kızılbaş Kürt Aleviler üzerinde sistemeatik baskı uygulanmaktadır. Soykırıma uğrayan toplumlarda iki eğilimi gelişiyor; ya sanki yaşanmamış gibi davranılıyor ya da soykırım gerçekliğiyle yüzleşiliyor…” diye konuştu.
Her katliamın hesabı sorulmalıdır diyen Yıldırım Şöyle devam etti: Her katliamın hesabı sorulmalıdır. Ermeni katliamın hesabı, Yahudi katliamın hesabı soruldu. halen bunun mücadelesi veriliyor. Maraşlılar kendilerine sormalılar, katliamın hesabını mı sorduk, yoksa unutmayı mı tercih ettik? Bir çoklarımız bunu unutmuş gibi yaparak yaşadık, uzun yıllar Maraş katliamı gündeme girmedi. Maraş katliamının anmalarına gidenlere bile doğru yaklaşılmadı, kimliğimizden kaçamayız, yapılması gereken toplumsal gerçekliğimizle yüzleşmeliyiz. Ortadoğu’daki gelişmeleri bakarak Maraş’daki durum değerlendirilebilinir. Maraş’ı Kürt sorunun dışına çıkarırsak sanki bize bir şey olmaz deniyor; bu yanılgının en büyüğüdür. Suriye sınırı yüz km bile değildir, hat Suriye’ye açılan bölgenin bağlantı noktasıdır. Biz savaşın bir parçası olarak hedef alınmaktayız, Türkiye büyük bir savaşa hazırlanıyor, Rojova’ya karşı konumlanmasını yapıyor. Bizler bu savaşın parçasıyız, bu olay hukuki bir sorun değil, bu sorun siyasidir. direnmek ve örgütlenmek zorundayız….”
Prof. Beyza Üstün’ün de yer aldığı konferans ekoloji tartışmasını bereberinde getirdi. Üstün konuya ilişkin, Maraş’taki bütün madenlerin 2015-16 da başkalarına peşkeş çekildiğini belirtti…
Prof. Beyza Üstün, ekoloji üzerine yaptığı konuşmasında “tüm bölge siyasi iktidarın şirketlerine peşkeş çekilmiştir; Elbistan termik santrali, Adıyaman ovası, Pazarcık Narlı ovası yaşama kapatılıyor. Yaşam imkanları ortadan kaldırılmak suretiyle boşaltılıyor, kamulaştırma adı altında insanların topraklarına el konuyor…” dedi.
Konferans’ta Maraş’ın hukuki boyutunu değerlendiren avukat Mehmet Horuç da “Maraş’la ilgili hukuki mücadele devem ediyor” dedi. hukuku mucadele devam ediyor, 2006 yılından beri çimoento fabrikalarına karşı açılan davalar devam ediyor, hukuksuz bir ülkede hukuksal anlamda sonuç alınamaz, siyaseten bakış budur” diye konuştu.
Konferansın sonunda tüm konuşmalar raporlaştırıldı.
Alevinet.com