Deniz Madanoğlu’nun yazdığı, Serkan Üstüner’in yönettiği; Melike Güner, Faruk Barman ve Sinem Reyhan Kıroğlu’nun oynadığı ‘Medet’ bu akşam İzmir Bornova Açıkhava’da saat 21.00’de 27 Mayıs’ta ise Maya Sahne’de seyirci karşısına çıkacak. Görmezden gelinerek erkeklerin elinde sürekli savrulup duran kadınları, oyunu ve gündemi konuşmak üzere Deniz Madanoğlu, Melike Güner ve Faruk Barman ile bir araya geldik.
»Deprem, kürtaj, tecavüz ve toplumsal ahlakın içinde sıkışıp kalan Çiçek’in hayatına tanıklık ediyoruz. Oyunun sürecini anlatır mısınız?
Deniz Madanoğlu: Serkan Üstüner ve Faruk Barman, ilk oyunum ‘Poz’u izledikten sonra, Yanetki içinde kara komedi türünde bir oyun yazmamı istediler. Ben o dönemde ülke gündeminden dolayı bunalımdaydım. Oyunu yazdım ama komedi olmadı. Aradım ‘Kara bir şey geliyor’ dedim. İlk başta siyasi tartışmalarla dolu çok öfkeli bir versiyon çıkmıştı. Onu atıp baştan yazdım.
»Oyunda Çiçek üzerinden kadının toplumsal bir projeksiyonunu izledik. Her biri kendi başına bir konu olabilecekken siz bir araya getirmişsiniz?
D.M.: Bunlar hepimizin başına gelebilecek şeyler. Tecavüz, taciz, şiddet tehlikesi sürekli olarak ensemizde. Asıl mevzu bunun sıradanlaşması…
»Gündemde ne olursa olun hep kadına dair bir mesele var. Kadınlar günü kutlama mesajlarında bile erkeklere sesleniliyor, kadına sahip çıkmaları tembihleniyor.
Faruk Barman: Oyunu çalışırken dikkatimi çeken kadına sahip çıkma bilincinin ne kadar baskın bir şekilde bize yüklendiği oldu. “Yanımdaki kadını korumalıyım” doğamıza işlemiş gibi. Eminim bir kız arkadaşıma bensiz dışarı çıkma demişimdir. Ne kadar zarar verici bir şey yaptığımı bir kez daha anladım.
»Erkek hegemonyasının hakim olduğu bir sektördesiniz. Kadın olmanın dezavantajlarını yaşıyor musunuz?
D.M.: Tabi ki. Dizi sektörü öyle. O yüzden tiyatro oyunu yazıyorum. Bu dertleri daha cesur ele alabiliyoruz. Gerçi edebiyat dünyası da sıkıntılı. Daha ifade ederken başlıyor. Mesela bir yazar erkekse sadece yazar deniliyor. Ama kadınsa ‘Kadın yazar’ deniliyor. Kadın ressam, kadın sanatçı… Gıcık bir durum.
»Yaşadığımız dünyada artık gerçek acılar normalleşiyor. Etkilenme derecemiz düşüyor. Bu gidişatla 10 yıl sonra ne olur?
Melike Güner: Parlak dönemler de karanlık dönemler de sonsuza kadar sürmez. Biz eskiden beraber huzurlu bir şekilde yaşıyorduk. Şimdi herkes birbirine öteki, ters ve gergin. Ama eski günlerimize döneceğiz.
D.M.: İncelik kayboldu. Artık kavga etmek reyting yapıyor. Gezi bize umut verdi. Devamı gelmese de orada bir şey yeşerdi. Eğer umudumu yitirirsem hayalete dönüşürüz. Gelecek karanlık olur ve bir şey üretemeyiz.
»Bu konuyu özellikle tiyatro metni olarak yazmanızın özel bir sebebi var mı? Dizi yapsaydınız daha çok kişiye ulaşabilirdiniz…
D.M.: RTÜK bir kere yayımlatmazdı, böyle bir işe para yatıracak bir yapımcının da olduğunu sanmıyorum. Tam bir bıçak sırtı, kız türbanlı… TV’de olsaydı bir sürü şeyden ödün vermemiz gerekirdi.
M.G.: Bir de bazı şeylerin dizi olmaması gerektiğini düşünüyorum. Gerçekten bu işe çok emek verildi. Deniz yazarken, biz oynarken. Seyirci de emek versin ve gelip izlesin. Bu metnin hakkı bu.
SERPİL ÇAKAR/BirGün