Düzgün Baba 

Bir masalın orta yerinde, biçare halinizle, efsunlanmış bir yüceliğin orta yerinde kötülüklerden bir dua ile kurtulabilmenin gerçek olabilmesi arzusuyla gerçek ve gerçeküstülük arasında gidip gelen bir sarkaç misali kalbinizi dinlendirirken buluyorsunuz kendinizi.

Ortada çok ciddi konular var, mesela cumhurbaşkanı seçimleri gibi. Ama ben yine de bunlardan bahsetmek istemiyorum. Bu kadar eğri büğrü, eğilip bükülen modern zaman insanından değil, Düzgün Baba’dan bahsetmek istiyorum.

Düzgün Baba, Dersimli Alevi Kürtlerin inandıkları en önemli mitolojik kahramandır. Aynı zamanda Xizir’dır. Ona karşı derin bir inanç ve saygı vardır.

Düzgün Baba’nın sır olduğu dağ, her yıl, ona inanan ve inanmayan binlerce insan tarafından ziyaret edilir, kurbanlar kesilir, dualar edilir, dilekler tutulur.

Geçtiğimiz hafta hiç hesapta yokken programımda beliriverdi Düzgün Baba’yı ziyaret etmek. İlk kez görecektim. Çok heyecanlıydım. Çocukluğumda defalarca dinlediğim, hayallerimde canlandırdığım, insanlığın kurtarıcısı Xizir’ın dağına gidecek, onun dokunduklarına dokunabilecektim.

Kimseler görmeden küçücük bir kız çocuğu oluverdim. Saçlarım her iki yandan belik belik sarktı omuzlarımdan, ellerim ve ayaklarım küçüldü. Yollar uzadı, mesafeler büyüdü. Gök uzaklaştı benden.

Düzgün Baba ziyaretine ulaşmak kolay değil. Yüksek ve zor çıkılan dağları aşıyorsunuz. Bu zorluk kolay yoldan değil, kahır çekerek inancını gerçekleştirmekle ilgili.

Dersim’in yılan gibi kıvrılan yollarını aşığı inip yukarı çıkarak aşıyorsunuz. Düzgün Baba’nın yakınına kurulan kalekolun yanından geçerek cemevinin olduğu yere ulaşıyorsunuz.

Kurban kesenler bu cemevinde kesip yemeği pişiriyor ve orada olan herkes yemeği yiyor. Cemevi yüksek dağın eteğinde kurulmuş. Bundan sonrasını yaya çıkıyorsunuz. Dimdik yükselen bir dağı tırmanıyorsunuz.

Az sonra sizi Düzgün Baba’nın kız kardeşi olan Heskar’ın çeşmesi karşılıyor. Düzgün Baba ziyaretinin olduğu dağın hemen yanında üç kız kardeşten biri olan Heskar’ın dağı var. Heskar ve Düzgün Baba’nın dağlarının tam karşısında ama uzakta iki dağ var, onlar da diğer iki kız kardeşin dağları, onların adını taşıyor: Karsni ve Zelê dağları. Dört dağ da kutsal ve ziyaret.

Heskar’ın çeşmesinden su içip dinlenerek yolunuza devam ediyorsunuz. Sahiden yorucu bir yolculuk asıl şimdi başlıyor. Toplamda 2-2,5 saat sürüyor ziyarete ulaşmak.

Çeşmeden sonra ilk dağın zirvesine ulaşıyorsunuz. Sizi bir kaya parçası karşılıyor. O Heskar’ın kayası. Orada dilek diliyorsunuz. Dinleniyorsunuz. Şimdi ikinci etap başlıyor. Önce dağın tepesinden yürüyüp

ikinci ve çıkması zor olan dağa doğru yol alıyorsunuz. Zorlu tırmanışın ardından iki kayanın üçgen şeklini almış aralığı sizi karşılıyor. Bu Düzgün Baba’nın kapısı. Üç kez öpüp dua ediyorsunuz, içinden geçiyorsunuz. Sonra Düzgün Baba’nın dirseği sizi karşılıyor. Bu, dirseğinizin içine girdiği bir oyuntu.

Az sonra dağın tepesindesiniz, sizi Düzgün Baba’nın devasa mezarı bekliyor. Mezar insan boyunun çok üzerinde büyüklüğe sahip.

Kürtçe Qurç denen, çeşitli boylarda taşların üst üste yığılmasıyla oluşmuş bir Qurç mezar. Elinize üç adet taş alıp bu mezarın etrafında üç tur dolanmanız gerekiyor. Tura başlamadan mezarı öpüyorsunuz. Her turda bir dilek tutup, avucunuzdaki taşları sırasıyla mezarın üzerine bırakıyorsunuz.

Mezarın yan tarafında mum yakılıp dilek dilenen bir yer var. İsterseniz mum da yakabiliyorsunuz. Orada yakılmış mumlar var, siz de dileğinizi tutup aynı mumu yakıyorsunuz. Birbirini tanımayan insanların aynı mumu yakıp dilek dilemeleri beni çok etkiledi.

Nihayet Düzgün Baba’nın 40 gün yaşayıp sır olduğu yere doğru dağın tepesinden geldiğiniz yönün tersine inmeye başlıyorsunuz. Küçük bir sol ve Düzgün Baba’nın mekânındasınız. Yüksek bir dağ başı ve uçurum aşağı bir “mağara.”

Düzgün Baba’nın yattığı yer, yastığı, bağlaması sizi ilk karşılayan oluyor. Ardında ayak izi. Küçük bir iz. Yüksek ve kaygan taşlara tırmanıp mum yakılan yere geçiyorsunuz. Bu kısımda eğilerek durabiliyorsunuz. Yan tarafta kim bilir hangi derdine derman arayıp, hangi sorununun çözülmesi için Düzgün Baba’ya üst üste yığılmış halde bırakılan vesikalık fotoğraflar var. Düzgün Baba koynuna bırakılan tüm fotoğrafları yağmurdan, rüzgârdan korumuş, saklamış. Giden herkes aynı saygı ile bakıyor tanımadıkları onca insanın fotoğraflarına.

Mağaranın en yüksek yerinde ve dibinde avuç içi kadar büyüklüğü olmayan su birikintisi ise Düzgün Baba’nın çeşmesi. Oraya giden kişi eğer temiz kalpliyse çeşmenin suyu artıyormuş.

Suyun arttığına tanık olmadım ama oradaki herkes sırayla ancak oturarak ve tutunarak durabildiği yerden parmağına yükleyebildiği bir damla suyla dudaklarını kutsayabildi.

Bir masalın orta yerinde, biçare halinizle, efsunlanmış bir yüceliğin orta yerinde kötülüklerden bir dua ile kurtulabilmenin gerçek olabilmesi arzusuyla gerçek ve gerçeküstülük arasında gidip gelen bir sarkaç misali kalbinizi dinlendirirken buluyorsunuz kendinizi.

Birbirini tanımayan onca insanın orada, Düzgün Baba’nın mekânında nasıl da etinden, derisinden, nefsinden sıyrılıp kendisini yenilediğine şahit oluyorsunuz.

Düzgün Baba’ya gitmediyseniz gidin. Orada sizi annenizin ya da ninelerinizin masalları ve o masalların kahramanı karşılayacaktır. Bir süreliğine siz de o masal kahramanları arasında gezip dolaşıp, sohbet edeceksiniz. Masalınız yeni bir kahraman kazanmış olacak.

Tüm bunları bana gönüllü eşlik eden klavuzum Ekrem’den öğrendim. Kendisine huzurlarınızda teşekkür ederim.

Bu zor zamanda Xizir hepimizin yoldaşımız olsun.

19.06.2014

EN SON EKLENENLER