Alevi kadın örgütlülüğü büyüyor

ELİF SONZAMANCI

Alevi toplumu tarihten bu yana baskı ve zulmün cenderesinde inancını, kültürünü yaşatmak adına büyük bir mücadele yürüttü/yürütüyor. Kırdan kente göçün yoğunlaşması ile birlikte kapitalist sistemin garabetine de uğrayan Alevi toplumu hem inancına hem de kültürüne yönelik büyük darbeler aldı. Ocak sistemine dayanan, iktidar ile bağı olmayan, kendi mahkeme sistemini geliştiren Alevilere yönelik sindirme ve baskı politikalarının yanında, kentte göçle birlikte, temel değerlerinden büyük kopuş yaşandı, bu çerçevede Alevi inancının özünü oluşturan pir talip ilişkisi büyük zarar gördü.

Bir başka göç yolu da bildiğiniz üzere diaspora…

Alevilerin önemli bir kısmı yaşanan baskı ortamı ve ekonomik nedenlerden dolayı, başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın farklı ülkelerine göç etmek zorunda kaldı. Almanya’da 900 bin civarında Alevi yaşadığı tahmin ediliyor. Bu rakam daha fazla da olabilir, elimizde buna yönelik net bir araştırma yok.

Diasporada yaşayan ve toprakları ile bağı tam olarak kesilmeyen Aleviler, coğrafyalarına gidip gelerek kültürel hafızalarını bir şekilde canlı tutmaya, kendinden sonraki nesile de aktarmaya çalışıyor. Dolayısıyla ülkede olan gelişmeler, değişimler, inkar ve asimilasyon politikalarından birebir etkileniyor. Zira AKP iktidarı son sürat asimilasyon politikalarını devreye koyarak inancın kalan son kırıntılarını da yok etmeye çalışıyor.

Burada bir kaç güncel durumu da hatırlatmakta fayda var.

Alevi kurumlarının çağrısıyla 10 Aralık’ta İstanbul Kadıköy’de “Laik Eğitim, İnsanca Yaşam, Demokratik Türkiye” mottosuyla bir miting düzenlenecek. Mitingin ilk ayağı özellikle Eğitim-Sen ve Alevi örgütlerinin çağrısıyla “Laik Eğitim, Laik Yaşam” sloganıyla 16 Eylül’de İzmir’de düzenlenmişti.

Ne laik bir düzenden bahsedebiliriz, ne insanca bir yaşam olduğunu söyleyebiliriz, ne de demokratikleşme adımları atılıyor. İktidar kendine benzemeyeni yoketme üzerine kurulu uygulamalarını sürdürürken, bu kapsamda Alevi toplumu da büyük bir tehlike altındadır. Yaşamın her alanına müdahaleyi prensip edinen iktidar, halkların nasıl inanacağına, nasıl davranacağına, neler konuşacağına, nasıl giyineceğine, hatta ne yiyeceğine bile müdahale ediyor. Son olarak kısa adı ÇEDES olan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” projesi ile okullara imam atanmasının önü açıldı, böylelikle eğitimin dinselleştirilmesi planları hızlı adımlarla ilerliyor.

AKP iktidarı devraldığı inkar ve asimilasyon politikalarını kurduğu Alevi ve Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı projesiyle devam ettirmek istiyor, cemevi başkanlığı yetkilileri köy köy gezerek bünyesinde maaşlı dedeler toplamak istiyor. Benzer örneği Almanya başta olmak üzere Avrupa’ya gönderdiği gri dedelerden biliyoruz.

Bu nedenle Alevilerin bu tehlikeler karşısında örgütlenmesi hayati önemdedir.

Alevi toplumu mümkün olan her araçla asimile edilmeye çalışırken, Alevi kadınlara da önemli roller düşüyor. İnancın özünde kadının yeri her daim önemle vurgulanırken, bunun toplumsal karşılığını bir kez daha sorgulamak zorundadır.

Alevi meclislerinde kadına yönelik ayrımcılık yoktur. Erkekler kadar kadınlarda posta oturarak cem’i yürütebilir. Fakat Alevilerde “herkes candır, kadın da bir erkek de bir” düsturunun günümüze taşınan karşılığı bir çok nedenden dolayı çok zayıftır. Kadını ikinci cins olarak gören ataerkil kapitalist sistem hayatlarımıza, devletin asimilasyon politikaları kadar sirayet etmiş durumda.

9-10 Aralık tarihleri arasında Demokratik Alevi Kadınlar Birliği Almanya’nın Dortmund kentinde 4. Kongresini gerçekleştiriyor. Alevi kadınların hak arayışı ve özgün örgütlenmesi de bir o kadar önemlidir.

Alevi kadınlar özün gereklerinin neden günümüzde karşılığı olmadığını sorgulamak istiyor. Çünkü inançlarının gereği eşitlik olgusunun, şu anda toplumsal karşılığının olmadığının farkındalar.

özgür politika

EN SON EKLENENLER