Temmuz’un kavurucu sıcağı bu yıl daha fazla yakıyor içimizi. Yangınımız daha da büyüyor göğsümüzün çukurunda. Acı üzerine kurulu bu zulüm düzeni 30 yıldır adalet arayışımızda cam kırığı yaralar açmaya devam ediyor. Hangi kitapda yazar alçakça bir pusuda can verenlerin 30 yıldır adalet beklemesi…
Onların her biri bu ülkenın aydınlık yüzüydü. 30. yılında insan olanın gözünde adalet neferleridir onlar…
Anadolu’da dağlar.
Sivas ili dağlık ve yüksek bir alanda kuruludur. Güney ve Kuzey Anadolu dağlarının sarıp sarmaladığı Sivas ili, başını yaslar Kızılırmak vadisine doğru. Soğuğuyla, ayazıyla, bozkırıyla, göçleriyle, yoksul köyleriyle, derdini sazının sarı tellerine döken ozanıyla, en yanık türküleri ve dervişiyle tanınır Sivas ili.
Ak ibrişimli kilimiyle heybesinde nakışıyla…
Yüzyıllardır bozkırın soğuğuna, halkın yoksulluğuna-açlığına, beylerin paşaların zulmüne boyun eğmeyen, isyanlarıyla, isyancılarıyla tanınır… Ekmeğe tükürüp münafıklaşan Hızır Paşa’nın kalleşliğinde bir direniş destanı yaratan, “Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” diyen Pir Sultan Abdal’ın eğilmeyen başındaki direniş destanıyla tanınmıştır Sivas ili. Kınalı toprakların devamında yükselen, o heybetli, o yüce dağlarıyla…
1993 Tarihi önemlidir bu halkın belleğinde. Tarihe Madımak katliamı olarak geçen adalet arayışımızda 30 yılı geride bıraktık. Çok sevdiklerimizin sıcaklığını, omuzbaşımızda hisettik, bu zulum düzeninin adaletsizliğine meydan okurken. 30 yılda 33 kez değil yüzlerce kez kapımızı çaldı adaletsizlik, o yüzden adaletin sınıfsal temelli bir kavram olduğunu biliyoruz.
Unutalım isteyenlere cevabı sokaklarda yüzlercemizle, binlercemizle verdik. Mahkeme kapılarında hak arayan aileler, celladın ömrü uzun olsun diye adaletsizliğe uğradılar. Sivas’ı unutalım diyenlere 30 yıldır adalet neferleri sesleniyor: ”insanlığını unutan Sivas’ı unutur!”
30 yıldır hiç soğumadı Sivas’ın Madımak otelinde yakılan bedenlerimiz, hala sıcaktır hafızalarımızdaki yeri, sırtları sıvazlanarak kuşatanlar karanlığın cellatlarıydı. Kutsal kitaplarının tarif ettiği iblislerdi onlar. Vatanımızı talan eden faşizmin ve işbirlikçilerinin ömrü uzun olsun diye yakılıyorlardı Temmuz’un sıcağında. Kerbela’yla aynı acıydı şimdi Sivas’ın göğüne sarılan.
Madımak’ta bir yudum suya hasret giden Hüseyin’in ordusuydu alev alev yanan. Aynı Toprakkale önünde yağlı urgan değil kor alevler vardı şimdi. Aynı Pir Sultan’dı Madımak’ta direnenler. Derisi yüzülen Nesimi’nin haykırışını Madımak’ta Aşık Nesimi Çimen’de duyduk. Halep şehrinden Sivas’a ikinci kez akıyordu kanı şerha şerha. Aynı münkirdi, 40 bin alevinin katili Yavuz’un kanlı elleriydi urganı yağlayıp alevi harlayan.
30 yıldır seçim sandıkları sürüldü halkın önüne sürekli. Yine hamasi nutukları dinledi insanlar, her cümlesi tanıdık olanlarından. Yine sahte yüzlerini takındı ipliği pazara çıkmış düzen politikacıları. İnsanlık tarihinden bu yana, hak ve hukuk mücadelesi de sürecek elbette. Arpalıktan beslenen politikacılar değiştirmiyor işte bir halkın kaderini.
30 yıldır açmıyor Sivas yumruğunu, sımsıkı sıkılı duruyor. Biz çok eminiz ki, insanlık tarihi bu 30 yılı hafızasında saklayacak. Anaların mezar taşları üzerine döktüğü göz yaşlarını da…
Hayat ve ölüm, adaletsizliğin tam ortasında.
Adalet ve adaletsizliğin kavgası sürüyor, ta ki hâk zail oluncaya kadar…
arşivden