/Zeynel DOĞAN
Uğurlar olsun.Nurhaklar’ın gülen kızı Fidan
-Diyarbakır’a bir gelsene Fidan, vallah çok güzel buralar. Gel, seni gezdirelim.
-Ben de görmeyi çok istiyorum ama nasıl geleyim? Gelsem beni kesin tutuklarlar.
-Bir sürü insan geliyor bir şey olmaz, bir heyetle falan gel işte.
-Bu aralar olmaz riskli… İlerde geleceğim kesin. Diyarbakır’ı görmeyi çok istiyorum. Ama biliyor musun en çok da köyü özledim.
…..
Avrupa’nın göbeğinde Paris’te katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in cenazeleri öğrendiğimize göre Çarşamba günü Diyarbakır’a getirelecek buradaki törenin ardından memleketlerine götürülerek defnedilecekler.
Maraş’da yaşanan katliamdan sonra en ufak bir muhalefete dahi tahammül göstermeyen devlet ve uzantıları biz Alevi Kürtler için sadece kapıyı göstermiş ve bir an önce bu kenti boşaltmamızı istemişlerdi. O günden beri sürekli terk ettik köyümüzü, dağımızı, toprağımızı ve mezarlarımızı… Hepimiz bir yerlere savrulduk… Bir yerlerde hayata tutunmaya çalışırken öfkemiz de her gün biraz daha büyüdü. Unutmak mümkün değildi bütün bu yaşananları ama elbette hesap soracağımız günler gelecekti. Sabırla ve inatla bekliyoruz… Rüzgarın yönü elbet bir gün değişecek…
2004 yılında bir başka kuzenim Bülent Doğan yaşamını yitirdiğinde Adıyaman dağlarında bir gerilla idi. Uğruna inandıkları uğruna canını verecek kadar yiğit bir genç, bu halk için canını vermiş ama cenazesi yangından mal kaçırılırcasına kimsecikler görmeden defnedilmişti. Böylesi yiğit bir insanın cenaze töreni böyle olmamalıydı. Ama öyle oldu… Elbette böylesi bir kahramanın cenaze töreninde ağlanmazdı, ama ağladım; fakat ölümüne ağlamadım, çaresizliğimize, güçsüzlüğümüze ve yalnızlığımıza ağladım. Köyüme, köylülerime, akrabalarıma ve kendime çok öfkelendim.
İki yıl önce aynı Bülent gibi gerilla iken yaşamını yitiren Önder Konca’nın da köyüne defnedilmek üzere cenazesi getirildiğinde pek de farklı bir atmosfer yoktu. Çatışmadan parçalanmış olarak çıkan cenazeyi yıkamak için kapılar çalınmış ama kapılar yüzümüze kapanmıştı. Sadece istenen cenaze yıkama makinesinde yıkanmasıydı… Bu halk mıydı acaba uğruna ölümlere gittiğimiz ya da bir yalan mıydı yaşananlar… Velhasıl bahtımız bu yönden pek iyi gitmedi.
Ama neyse ki Kürt halkının geleceği bu insanların insafına terkedilmemişti. Kürt Özgürlük Hareketi her yönden süreklilik içinde yükseltti bayrağını.
Yarın üç cenaze de Amed’e getiriliyor. Buradaki törenin ardınadan Fidan’ın cenazesini buradan Nurhak’a götüreceğiz. Ama artık eskisi gibi olmayacak. Bütün Kürdistan sahip çıkacak kızlarına. Avrupa’nın dört bir yanından Paris’e gelip Fidanları Kürdistan’a uğurlayanlar gibi kendi toprakları da onların direnişine yakışır bir tören düzenleyecek.
Bülent’e çok selam söyle Fidan ve onları çok özlediğimizi söyle. Bu halk için özgürlüğün ve barışın çok yakın olduğunu söyle. Ve deki ‘sizlere borçluyuz’, bütün bunları. Tek korkumuzun sizin mücadelenize layık olamamak olduğunu söyle onlara.
Engizekler’i sırtına al ve yüzünü Nurhak’tan doğan güneşe dön sen de. Görmeyi çok istediğin Amed’i de göreceksin ve bir daha ayrılmamacasına köyüne gideceksin.
Köyün Molebutton karlara bürünmüş seni bekliyor.
Karlar yağdı diye, o akşam mezarının üstüne ateş yakmayız sanma. Mezarının üstündeki ateş de gür olacak merak etme.
Uğurlar olsun…
Zeynel Doğan /Özgür Gündem