Yusuf Dede Sultan

haci_bektas_veli1Metin ÖZDEMİR

Erenler yurdu Anadolu’da kadim bir inanç olan Alevilik, ozanın; “Çıktım Horasan’dan sökün eyledim. Şam’da kul Yusuf’u görmeye geldim…” dizelerinde olduğu gibi, Horasan üzerinden Anadolu’ya gelen ulu bilgelerin, erenlerin, evliyaların öğretilerini yaydıkları topraklardır.

Anadolu topraklarında Afyonkarahisar ve Sandıklı bir erenler diyarıdır. Sandıklı’ya 8.km uzaklıkta olan Akin Köyü’nde türbesi bulunan Yusuf Dede Sultan’ın Horasan Erenlerinden olduğu bilinmektedir.Anadolu topraklarında Afyonkarahisar ve Sandıklı bir erenler diyarıdır.

Yusuf Dede Sultan‘ın Sandıklı’da, eski adıyla Çayköy’de (şimdiki Yunus Emre Mahallesi) türbesi bulunan Yunus Emre, Selçik Köyü’nde türbesi bulunan Sarı Dede Sultan(Sarı Selçuk Dede) ve Koçgazi Köyü’nde türbesi bulunan Koçgazi Baba‘yla çağdaş olduğu tahmin ediliyor. Erenlerin serçeşmesi Hacı Bektaş Veli‘nin Anadolu’ya aktardığı ışık bu kez Sandıklı’nın Akin Köyü sınırlarında “Yusuf Dede” donunda baş göstermiştir. Horasan erenlerinden olduğu bilinen Yusuf Dede SultanHacı Bektaş Veli öğretisinin bir temsilcisidir. Sandıklı’daki çağdaşları Yunus EmreSarı Dede SultanKoçgazi Baba gibi daha nice “ışık eriyle” muhabbete hem hâl olan Yusuf Dede Sultan, mekanını Sandıklı’nın Akin Köyü’ne kurmuştur.

Akin Köyü’nün girişinde makamı bulunan Yusuf Dede‘nin mekanı Alevi-Bektaşi öğretisindeki inanca göre; Hacı Bektaş Veli‘nin Anadolu’ya attığı kuru asâdan yeşeren, filizlenen dut ağaçlarıyla kaplı bir avlu içerisinde, üzeri açık yatır halindedir. Binlerce yıldır Anadolu’da boy veren bu öğreti gibi, asırlık bu dut ağaçları da bu inancın, öğretinin, kültürün bir simgesidir adeta. Evrenin gizlerini dışa vuran tabiat bu kez bu dergahta yeşermiştir.

Yusuf Dede Sultan, etrafı taş duvarlarla örülmüş bir bahçe içerisinde, yüzlerce yıllık dut ağaçlarının altında, eşi Satı Sultan ile birlikte yan yana karşılamaktadır dergaha gelen mihmanlarını. Kabirlerinin üstü eskiden taşlarla örülü iken, daha sonra betondan yapılmıştır. Yaptırılan bu mezarların taşlarına “Horasan Erenlerinden Hz. Yusuf” ve “Horasan Erenlerinden Hz. Yusuf’un eşi Satı Ana” yazdırılmış.

Yusuf Dede‘nin yaşamı hakkında kesin bilgiler yoktur. Yusuf Dede Sultan, inanan canların gönüllerinde yer etmiş bir Anadolu erenidir. Yusuf Dede‘nin bulunduğu mekanın erenlerin ziyaret yerleri ve türbeleriyle çok yakın olması sebebiyle bir toplanma yeri olduğu düşünülmektedir. Sandıklı yöresindeki türbe ve ziyaret yerleri göz önünde bulundurulduğunda eşi ile türbesi yan yana bulunan az sayıda eren-evliyadandır. Bu duruma genellikle Alevi-Bektaşi dergahlarında rastlanmaktadır. Böylelikle Yusuf Dede Sultan‘ın eşinin de yüce bir kişiliğe sahip olduğu görüşü ortaya çıkmaktadır. Alevi-Bektaşi inancında “er, erden seçilmez…” ve “aslanın, dişisi de aslandır…” diye söylenir. Alevi inancında kadın-erkek farkı yoktur. Her kişi bir candır…

 Yusuf Dede Sultan ve Satı Ana‘nın, halkın gönlündeki yeri çok büyüktür. Çocuğu olmayan aileler buraya gelerek Hak’tan dilek dilerler. Sandıklı çevresinde eskiden beri erkek çocuklara Yusuf, kız çocuklara Satı ve Safiye isminin yoğun olarak verilmesinin sebebi budur. Türbe ziyaretlerinde görülen dilekte bulunmak, adak adamak, mum yakmak ve bez bağlamak gibi ritüeller burada da yaşatılmaktadır. Yusuf Dede Sultan‘ın türbesinin dut ağaçlarıyla kaplı olması da bu mekana ayrı bir duygu katmaktadır. Bu kara dutların şifa olduğuna, dertlere derman olacağına inanılır. Dutların olgunlaşmasıyla türbeye akın akın ziyaretçi gelmektedir. Özellikle yakın köylerde, harmanı kaldırdıktan sonra sonra Yusuf Dede‘ye adağa gelmek bir gelenek halini almıştır.

Yusuf Dede Sultan ve Satı Ana‘yı ziyarete gelenler burada adaklarını keserler. Kazanlar kaynatılarak, lokmalar pişirilir. Gelen canlar bu adaktan hep birlikte yerler. Genellikle kesilen adağın burada pişirilerek, türbenin bahçesinde yenilmesine dikkat edilir. Özellikle Alevi inancını Sandıklı yöresinde yaşatan tek köy olan Selçik Köyü‘nde bir gelenek haline gelen, “Yusuf Dede’ye adak” eskiden yolmaların bitmesinin ve harmanın kaldırılmasının ardından kalabalıklar halinde gerçekleştirilirmiş. Akin Köyü’ne Yusuf Dede‘ye ziyarete gelenler dualar eder, dilekte bulunurlar. Kesilen adakların pişirilerek yenmesiyle birlikte, en önemlisi de türbenin dutundan nasibini almaktır. Genç yaşlı Yusuf Dede‘yi ziyaret eden herkes burayı büyük bir inançla sahiplenirler. Bir sonraki yıl yeniden gelebilmek özlemiyle bu kutsal mekandan ayrılırlar…

Yusuf Dede Sultan ve Satı Ana‘nın, Anadolu’da canların gönüllerine yaydıkları bu aydınlık, bugünde bu topraklarda canlı tutulmaktadır. Yusuf Dede‘nin aradığı asâsından filizlenen, yeşeren dut ağaçları gibi Anadolu’daki bu inançta hep canlı kalacaktır. Mevsimi boyunca ziyaret eden her cana nasip olan ve her canlıya yeten bu dutlar gibi, bu topraklarda bereketlidir. Hacı Bektaş Veli‘nin Anadolu’ya yaydığı bu inancı canlara eriştiren Yusuf Dede‘ler her devirde var olmuştur. Yusuf Dede‘nin yanında olan Satı Ana‘lar da hep var olmuştur. Bu öğreti kadın-erkek farkı gözetmeksizin, can gözüyle bakanların ışığıyla yaşatılmıştır.

“Erkek, kadın sorulmaz muhabbetin dilinde. Hakkın yarattığı her şey yerli yerinde. Bizim nazarımızda kadın, erkek farkı yok. Eksiklik, noksanlık senin görüşlerinde…” diyen Hünkâr‘a ve ardıllarına aşk olsun…

EN SON EKLENENLER